Önce, özel (!) bir “Atatürk” kitabı yazıp parsayı topladı.
Kitabın özelliği şuymuş:
Bazı anekdotları ilk kez okuyacakmışız.
Baktık... Öyle “ilk kez” parantezine alacağımız bir anekdot ya da tespit bulamadık.
Ezberlenmiş “hatıralar”, anlatıla anlatıla suyu çıkmış bilgiler.
Haa... Atatürk leblebiyi havaya atıp ağzıyla tutarmış. Farklı olarak bu “faydalı” bilgi vardı.
Bir de Sultan Abdülhamit anekdotu...
Mustafa Kemal Atatürk sadece Türklerin değil, bütün dünyanın hayranlığını kazanmış... Sultan Abdülhamit bile dayanamamış, hatıra kitabında uzunca bir “Atatürk övgüsü” yazmış.
Şimdi burada duralım...
Bu Yılmaz Özdil, dünyanın en cahil adamı...
Sultan Abdülhamit hatıralarını yazmadı. Yıllar sonra, güya bir gazeteci tarafında ortaya çıkarılan “Sultan Abdülhamit’in Hatıra Defteri” isimli kitap ise, şair ve yazar Süleyman Nazif’e aittir.
Keşke Sultan Abdülhamit tarafından da övülmüş olsaydı ama kitaptaki Atatürk övgüsü ne yazık ki sahte...
Bir, TC Yılmaz Özdil Atatürk’ü tanımıyor...
İki, Süleyman Nazif’ten haberi yok.
Üç, Sultan Abdülhamit’i bilmiyor.
Dört, bilmediğini de bilmiyor... Ama müşteri tokatlamakta oldukça mahir...
Bitti mi?
Bu kez, mevcut “Atatürk” kitabını parçalayarak, çocuklara kakaladı. Böylece bir tek kitaptan “sürüyle” kitap elde etmiş oldu.
Kitaplardan bazılarının ismi aşağıdaki gibidir:
Mustafa Kemal Atatürk ve Sofra...
Mustafa Kemal Atatürk ve Sanat...
Mustafa Kemal Atatürk ve Kitap...
Mustafa Kemal Atatürk ve Hayvan Sevgisi...
Mustafa Kemal Atatürk ve Spor...
Mustafa Kemal Atatürk ve Doğa...
Uzatılabilir ama burada kesiyorum.
Fakat “silkeleme” olayı bitmedi.
Bu defa, “parçaladığı” kitabı birleştirip elde ciltleterek 2.500 TL’ye, isminin başında TC ibaresi bulunan saf Kemalist’lere sattı.
Kitabın maliyeti taş çatlasın 20 TL...
1881 adet basıldı.
23 Ocak’ta saat 9’u 5 geçe satışa sunuldu...
Kitabı elde edemeyecek fukara Kemalistler için de, Beşiktaş’ta bir kitabevinde, fanuslar içinde teşhir edildi. Bir anlamda “ziyarete açıldı....
O zaman da yazmıştım. Şimdi de yazıyorum:
Madem Çiftlikbank tosununa dava açılıyor. 20 TL’lik kitabı 2.500 TL’ye kakalayan Yılmaz Özdil ve yayıncısına da “saf duyguları sömürmekten” dava açılmalıdır.
Peki, TC Yılmaz burada durdu mu?
Durmadı.
Parayı bastırıp Bodrum’da bir arsa aldı ve üzerine bugünkü değeri 45 milyon lira olan bir villa kondurdu.
Helal hoş olsun.
Meşru çerçevede, vergisini ödeyerek aldıysa sorun yok. İsterse 100 milyonluk villada otursun.
Bana ne, size ne, kime ne?
Fakat müşteri tokatlamayı huy edinmiş TC Yılmaz’ımızın satın aldığı araziye ev kondurulamıyor. Çünkü burası “ticari arazi...”
Peki ne yapıyor TC Yılmaz’mız?
Bodrum Belediyesi’nde işi çözüyor.
Daha sonra “beklenmedik” bir şey oluyor... İmarda tepede görünen villa ufak afak yürüyor ve denize sıfır hale geliyor...
Fatih Sultan Mehmet gemileri yürütmüştü.
Bu villa yürütüyor.
Bu “yürüme” ve “yürütme” olayı sırasında ortada bir para döndü mü?
Daha doğrusu kim kimi tokatladı?
Bilmiyoruz.
Şimdi Canan Kaftancıoğlu’ndan Bodrum’a “röntgenci” gönderip işin aslını ortaya çıkarmasını bekliyoruz.