MEMLEKETİM
Memleketim!
Rahvan atların kıvılcım kokan nallarında,
Rüzgârının desenine nakşolur hürriyetim.
Saçlarımı okşadıkça ağaçların gölgesi,
Kahramanı adaşım olan masallarında,
Aşkar’ı dizginlerdi ninemin pamuk sesi.
Memleketim!
Yıldırımların kol gezdiği âmâ geceleri,
Aydınlatırdı destanlara öykünen cesaretim.
Gözlerime dolarken yayla dumanı,
Dedemin tütüne âşık günceleri
Köz çayının demine kaydederdi zamanı.
Memleketim!
Kalabalık ağızlı şehirlerin kokusundan kaçarak
Sana sığınır yorgun emanetim.
Bir türküye eşlik ederken annemin elekleri
Tandır başına koşardık uçarak.
Ve bir duada cem olurdu masumiyetin dilekleri.
Memleketim!
Dağlarında Firavun’la cenk eden bir çobandım
Dile gelirken ıslığın kanadında gayretim.
Babam ekmek parasının sılaya dönüşüydü.
Bilmem ki ben bu ayrılığa nasıl dayandım.
Mutluluk bıyıklı buselerin düşüydü.
Memleketim!
Adam boyu kar yağdığı bereketli günlerde
Başlardı pestil cevizli sohbetim.
Patatesler fırınlarda halay çekerken
“Yatsılık”ın mahmur yeri başkaydı öğünlerde.
Lokmalara tuz yerine uyku ekerken.
Memleketim!
Zaman çocukluğumu henüz ütmemişken
Kahkahalar nazarında yuvarlanırdı misketim.
Kardan kaleleri alırdık bir fatih edasıyla
Dünya değirmen misali bizi öğütmemişken
Bir rüyadan uyanırdık annemin sedasıyla.
Memleketim!
Tamah etmem zerrece dünyanın hazinesine,
Bir avuç toprağındır benim eşsiz servetim.
İçimde deli taylar koşturur ırmakların
Binerken şişe içre Nuh’un sefinesine.
Sana kavuşunca derdi çekilir uzakların.