“ Fethullah” Allah’ın fethi demektir. Dünyada İslam’ın var olduğu ilk andan itibaren gerçekleşen her fetih O’nun izni ve inayetiyle başarıya ulaşmıştır, ulaşacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti ’de tekbir nidalarıyla kurulmuş, bu nidalarla gelişmiş, bu nidalarla ayakta kalmış ve en nihayetinde bu nidalarla bütün Müslümanların umut kaynağı olmuştur.
Milletimiz, on altı kere devleti yıkılmasına rağmen on yedinci kere devlet kurmayı başarmış; her seferinde köklerinden gelen devlet terbiyesine, bayrak hürmetine, insan ahlakına ve Kur’an adabına liyakat etmiştir.
Bu topraklar üzerinde yaşayan her bir ferdin sahip olduğu kudret, Mustafa Kemal Atatürk’ünde dediği gibi damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Hiçbir devlet yoktur ki varlığı başka bir devleti rahatsız etmesin. Hiçbir hükümet yoktur ki varlığı muhalefeti kızdırmasın. Hiçbir insan yoktur ki doğumu diğerlerini kıskandırmasın.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren, doksan üç yıl boyunca; birçok darbeye, muhtıraya, isyana, nümayişe şahit olmuştur. Göklerde dalgalanan bayrağın kıymetini bilmeyenler kendi gırtlakları, cepleri ve akılsız başları uğruna; can yakmaktan ve can almaktan çekinmemişlerdir.
Bu günlerde can yakmaktan çekinmeyenler halkın önünde hesap verecekleri güne kadar başkalarının ayakları altını yalayarak kazandıkları her şeyi değerli addetmeye devam edebilirler.
Paketi açılmamış kozmik atıklar “hasta adam”ın taburcu olma günü geldiği anlaşılınca bir anda tanrılaşmış ve adeta bir klonlama çabası içerisine girmeye başlamıştı.
Günler ilerledikçe kudretli devletimizin bütün önemli makamlarına sinsice tecavüz etmişler, bununla da yetinmeyip, ekmeğini yedikleri devletimizin bağımsızlığına ve hürriyetine kast etmişlerdir.
Fakat bu millet, bu vatan uğruna akıtacakları son damla kana dek böyle bir şeref yoksunluğuna müsaade etmeyeceğini açıkça kanıtlamıştır. Vatan söz konusu olduğunda; hükümetten rahatsız olan muhalefette, diğer insanların varlığını kıskananlarda; Türk, Kürt, Alevi, Çerkez demeden yek vücut olmayı bilmiş ve teröristten bile daha alçak mahlûklara karşı; bir olmayı, diri olmayı başarmıştır.
Hainler, kendi aileleri ve sevdikleri başta olmak üzere; bu topraklar üzerinde yaşayan her bir ferdin alın teri dökerek devlete verdikleri paralarla alınan “Silahlı Kuvvetler Teçhizatlarını” gasp ederek halka doğrultmuşlar, devlet ve özel medya kuruluşlarını ele geçirmişler ve yüce devletimizin geleceğini karartmak için akıl almaz bir operasyon içerisine girmişlerdir.
Fakat halk buna izin vermeyeceğini, eski günlere dönmeyeceğini, umut kaynağı olmaktan vazgeçmeyeceğini ispatlamıştır. Allah’ın izni ile bu millet şer odaklarına karşı “Seyfullah” kesilmiş ve bu tür soysuz düşüncelere fırsat vermeyeceğini açıkça kanıtlamıştır. Ölmekten korkmadan alçaklığın üstüne gitmiş ve dosta sevinç, düşmana korku salmıştır.
Ölmeyi, yaralanmayı; maldan, mülkten olmayı; sokaklarda yatıp hasta olmayı göze alarak günlerce süren demokrasi nöbetlerine katılmayı kendilerine borç bilmiş ve dünyaya “TÜRK” ün ne demek olduğunu göstermiştir.
Bizler bir kez daha atalarımıza layık olmayı başardık. Hem de öyle “ekmek almaya giderken” değil; göğüs göğüse çarpışarak.
Bu günden sonra herkes İbrahim Peygamber için yakılan ateşe su taşıyan karınca misali üzerine düşeni yapmakla yükümlüdür.
Yaşanan olaylara karşın hala; Pensilvaya’da dört yüz metrekare arsa içerisinde, sözde tek ceketle dolaşan şarlatanı masum görenler, sosyal medyada olayları çarpıtanlar, düşünmeden konuşup eylemler yapanlar; sahip olduklarını zannettikleri makamları, üniformaları, kimlikleri ne olursa olsun “VATAN HAİNİ”dir ve tarih önünde hesap vereceklerdir.
Türk milleti kendi iradesiyle seçtiği cumhurbaşkanını, demir yumruğu addettiği Türk Silahları Kuvvetleri ve polis teşkilatını, kendini temsil eden meclisini; hiçbir devlete, hiçbir terör grubuna, hiçbir şahsa kurban vermeyeceğini; tankların üzerine çıkarak ispatlamıştır.
Zamanında darbe yaparak halkın bütün maddi ve manevi değerlerini sömürmeyi başaranlar ilk olarak devletin bütün imkânlarını ele geçirmiş, ekonomiyi geri dönüşü olmayacak şekilde zedelemiş ve en önemlisi halkın bir ve diri olmasını engellemek amacıyla Kur’anın ve ezanın sesini kısmak için çalışmışlardır. Ezanı susturmak isteyenlere en büyük cevap, şehit olan her bir fert için sala okunarak verilmiştir.
Türk milleti, devletinin kaderini değişmiştir. Artık bu milletin kahramanları “ihanet” yaftasıyla ipe gitmeyecek. Bizzat bu hayali kuranlar hak ettikleri korkuyu hücrelerinin son zerresine kadar hissedecek.
“Mahkemeler milletin vicdanıdır. Tarih ve toplum Türk milletinin vicdanını yargılayacaktır. Ama biz inanıyoruz ki bu millet kahraman ile eşkıyayı ayıracak ferasete sahiptir.” Ve bizler ebediyete değin devletine bir katre kadar hizmet eden herkesi şerefle yâd ettik, yine edeceğiz.
ALLAH TÜRK MİLLETİNİ KORUSUN…