Merhaba sevgili okurlar,
Bilim ve teknoloji köşemize bir kez daha hoş geldiniz. Geçtiğimiz haftalarda yapay zekânın nasıl doğduğunu, hayatımıza nasıl sızdığını ve hatta verilerimizle ne yaptığını birlikte irdeledik. Bu hafta ise çok daha derin ve rahatsız edici bir meseleye giriyoruz: Yapay zekânın vicdanı var mı? Ya da olmalı mı? Çünkü artık kararları sadece insanlar vermiyor. Kararların bir kısmı sessizce, görünmeden, kod satırlarının arasında alınıyor. Peki bir algoritmanın verdiği karar ne kadar adil olabilir? Sizi işe almamaya karar veren bir sistemin içinde insan yoksa, hatayı kime anlatırsınız?
Hepimiz adaletin tarafsız olmasını isteriz. Ama gelin görün ki, yapay zekâ sistemleri de insanlar gibi önyargılı olabiliyor. Amazon’un işe alım algoritmasının kadınları sistematik olarak dışladığını, ABD’de bir ceza puanlama sisteminin siyahi bireyleri daha yüksek riskli sınıflandırdığını, bazı yüz tanıma sistemlerinin koyu tenli insanlarda hata oranlarının çok daha yüksek olduğundan bahsetmiştik. Tüm bu sistemler veriye dayanıyor ama verinin kendisi de masum değil. Veri, geçmişin izlerini taşır. Eğer geçmişte bir adaletsizlik varsa, bu adaletsizlik algoritmalarla geleceğe kodlanır. Sonuçta, insanlar nasıl yetiştiriliyorsa, yapay zekâ da verilerle yetişiyor. Ve veri, eğer adaletsizse, o zaman karar da adil olamaz.
Gelin bir adım daha ileri gidelim. Bir gün, bir yapay zekânın sizi suçlu ilan ettiğini hayal edin. Sosyal medya paylaşımlarınıza, dijital hareketlerinize, kimlerle görüştüğünüze, neler okuduğunuza göre bir algoritma sizin “riskli birey” olduğunuzu söylüyor. İtiraz hakkınız var mı? Yok. Çünkü o kararı nasıl verdiğini kimse bilmiyor. Belki sadece “veri böyle dedi” denecek. Ama neye göre dediğini öğrenemeyeceksiniz. Bu noktada soru şu: Yapay zekâya güvenebilir miyiz? Ya da daha korkuncu: Mecburen güvenmek zorunda mı kalacağız?
İşte tam burada ürkütücü ama artık konuşulması gereken bir konuya giriyoruz: Ya bir gün mahkemelerde hâkimlerin yerini yapay zekâ alırsa? Kulağa distopik geliyor ama teknolojik olarak bu mümkün. Bir yapay zekâ binlerce yasa maddesini, yüz binlerce mahkeme kararını, Kanun Hükmünde Kararnameleri, yönetmelikleri, teamülleri saniyeler içinde okuyabilir, analiz edebilir. Hız kazandırır mı? Elbette. Ama hız, insan hayatının yerini alabilir mi? Bir makinenin “suçlu” dediği birine karşı vicdan gösterecek kimse kalmazsa, o zaman ne olur? O kararlar adil midir, yoksa sadece hızlı mıdır?
Yapay zekâ tehlikesini çoğu zaman görünür düşman gibi hayal ederiz. Karanlık ekranlar, kırmızı gözlü robotlar, kablolarla sarmalanmış yapılar. Oysa gerçek tehdit çok daha sessizdir. Sizi damgalamaz, bağırmaz, tehdit etmez. Sadece sizi sınıflandırır. Fark etmeden davranışlarınızı analiz eder. Ne izleyeceğinizi ne alacağınızı, hatta ne düşüneceğinizi yönlendirir. Ve bunu yaparken siz kendinizi özgür zannedersiniz. İşte tehlike tam da burada başlar. Sessiz bir manipülasyonun içindeyiz. Ve farkına varmadıkça, onun kararlarına bağımlı hale geliyoruz.
Ancak karanlığın içinde umut ışığı da vardır. Yapay zekânın nasıl çalışacağını hâlâ insanlar belirliyor. Etik kodlar, şeffaf algoritmalar ve insan odaklı teknoloji tasarımı, bu süreci dengeleyebilir. Bugün farkındalık ne kadar artarsa, yarın yanlış kararların önüne geçme şansımız da o kadar büyür. Unutmayalım, yapay zekâ kendi kendine kötü olmuyor. Ama biz gözümüzü kaparsak, kötüleşiyor. Sorun, yapay zekânın karar vermesi değil; bizim onun nasıl karar verdiğini sorgulamamamız.
Ve şimdi size soruyorum sevgili okurlar: Bir algoritma sizi iş başvurusundan elerse, buna ses çıkarır mısınız yoksa “o da sonuçta tarafsız” mı dersiniz? Yüz tanıma sisteminin sizi yanlış tanıdığı bir anda güvenlik görevlisi size yönelse, ne hissedersiniz? Mahkemede bir gün karşınıza insan değil de bir YZ oturduğunda, içinize su serpilir mi yoksa içten içe titrer misiniz? Bir gün çocuğunuzun kaderi bir algoritmanın analizine bırakılırsa, buna razı gelir misiniz? İşte bu köşe tam da bu soruların tartışılacağı yer.
Bugün biraz tedirginlik yaşattım belki ama amacım korkutmak değil, düşündürmekti. Çünkü yapay zekânın vicdanı yok. Ama bizde var. Ve hâlâ zaman varken, bu teknolojiyi şekillendirme gücümüz de var.
Pusulanız bilgi olsun.
Madem mülakat kalkmıyor o zaman yapay zeka yapsın mülakatı ben kabulüm.
Emre bey yazılarınızı merakla takip ediyorum ama bana hala korkutucu geliyor.
İlgiyle takip ediyorum,hala bana korkutucu geliyor