Tarihler 7 Mayıs 2023’ü gösteriyordu.
14 Mayıs erken genel seçimleri için artık sayılı günler kalmışken, Millet İttifakı partileri çok ilginç bir şekilde kendilerinin temsilcisi olarak Ekrem İmamoğlu’nu Erzurum’a göndermiş ve çok ciddi olaylar yaşanmıştı.
Olayların sakinleşmesi sonrası Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, bir toplantı gerçekleştirmiş ve basın açıklaması yapmıştı.
Bizler de oradaydık ve o gün Başkan beye, bu günleri ilgilendirecek tarzda tüm zamanları kapsayan şu soruyu sormuştuk.
‘Sayın Başkan, millet ittifakının her fırsatta tehdit dili kullanması hakkında ne söylemek istersiniz?’
Başkan beyin cevabı netti;
‘Bu millet tehditten felan anlamaz. Bu millet ne tehditler gördü. Her şeyden evvel birinci dünya savaşında yedi düvele bayrak açmış millettir bu millet. Böyle tehditten, mehditten anlamaz bu millet. Hele hele böyle tehdit olan ortamlarda daha çok karşı tarafta yer alır. İş yapanı da biliyor, yapmayanı da biliyor.’
Şimdi bu cevabı kendisine hatırlatarak buradan devam etmek istiyorum.
Kurulduğu günden itibaren AK Partiye güçlü bir teveccüh gösteren ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hiçbir dönem yalnız bırakmayan Erzurum halkını ve doğrudan seçmenini tehdit ederek siyaset yapmak doğru bir karar mıdır?
‘Büyükşehir belediye başkanlığında bizlere oy vermeniz yeterli değil. Alt Belediyelerde de AK Partiye oy verin ki size hizmet edelim’ cümlesini, daha doğrusu tehdidini İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Van seçim sahasında yapabilecek bir siyasetçi görebiliyor musunuz ki, Erzurum halkına bunu reva görüyorsunuz?
Veyahut kazandığı her seçim sonrası, ‘Biz 85 milyonun Cumhurbaşkanıyız’ diyen liderinizi hiç mi örnek almıyorsunuz?
Yoksa ‘Bu bir savaş. Bu alanda her şey mubah! ‘mı diyorsunuz?
Devlet, milletini hizmetle tehdit edemez. Etmemeli!
Devlet Hakkâri’den İzmir’e, İstanbul’dan Diyarbakır’a, Trabzon’dan Antalya’ya nasıl hizmet götürmüş ise, İspirden Tekman’a, Karayazı’dan Uzundere’ye, Aziziye’den Çat’a velhasıl kelam Türkiye’nin ve dahi Erzurum’un her bir noktasına hizmet götürmekle mükelleftir.
Siyasi anlamda da, götürülmeyen her hizmet oy kaybı, her oy kaybı ise koşar adım muhalefete düşmek demektir.
Yeniden hatırlatalım sözlerini Başkan Beye;
‘Millet çalışanı da, çalışmayanı da görüyor.’
Bi hakkın doğru söylüyor Başkan Bey.
O yüzdendir ki, kendisi açık ara ve belki de bir önceki dönemden daha yüksek bir oy ile kazanmaya koşarken, ilçe belediyelerinde çakılma yaşanıyor.
Eksik hizmet, yanlış strateji, yanlış aday, yanlış iletişim…
Adı her neyse, aradaki fark devasa nitelikte.
Milletin sandığa ne yansıtacağını bilemeyiz. Ama şimdilik görünen tablo bu şekilde.
Başkan Beye bir hatırlatma ve bir öneride bulunmak isterim.
2019 Seçimlerinde tehdit ve aşağılama dilini kullanan bazı vekilleriniz yüzünden, yıkılmaz kale gözü ile baktığınız Tortum, Olur ve Oltu gibi 3 ilçenizi kaybettiniz.
Dün o dili kullanan ve provakatif söylemler ile seçmeni tehdit eden vekil bey, bu günlerde ‘Biz Büyükşehirde Mehmet beye oy vereceğiz. Ama ilçemizde farklı bir isme oy verme kararı aldık’ diyen seçmeni ‘O zaman buraya hizmet gelmez. Bize hizmet gelmiyor diye de kimse bizi aramasın’ diye tehdit edebilir mi? İnşallah etmemiştir.
Etmiş ise eğer, o seçmen yetti artık deyip büyük şehir seçiminde de başka bir partiye oy verebilir mi?
Verebileceğini zaten siz de söylemiştiniz.
Ve âcizane önerimiz,
Taşra ilçelerinde ki seçmen ve seçilenler birbirlerini en iyi tanıyanlardır. Yerel seçimlerde hısım akrabalık, dostluk arkadaşlık ilişkilerinden sonra liyakat tercihi gelir.
Liyakat öncelikli olmalı derseniz eğer;
Tüm taşra ilçelerinde farklı siyasi partilerde olup, AK Parti’nin belirlediği adaylardan daha ehil çokça insan olduğunu düşünüyorum.
Siyasi parti tercihi ise en son unsurdur taşra da.
E bundan mütevellittir ki;
'Çalışan' olarak seçmenden gördüğünüz teveccühü, hizmet tehdidi ile törpülemeyin,
Gönüllerine girdiğiniz milleti, kendinizden ötelemeyin…
Çok tarafsız bir yazı olmuş. Bari insanların kime oy vereceğini de yazsaydın.