Yine bir seçim arifesindeyiz ve millet olarak çok önemli bir karar imza atabilmenin eşiğindeyiz.
16 Nisan referandumu ile resmi olarak geçiş yaptığımız ‘Başkanlık Sistemi’ yönetim tarzının fiiliyata geçirileceği, yasama ve yürütme mercilerini ayrı ayrı oylayacağımız bir seçim.
Ülkemiz için hayati bir önem taşıyan bu seçimin muhteviyatını çok ama çok iyi kavramalı ve kararlarımızı ona göre vermeliyiz.
AK Parti ve MHP’nin ‘Cumhur İttifakı’ ile çıktığı bu yolda belirleyeceği milletvekili aday listesi, tekraren belirtmek isterim ki çok ama çok önemli!
Siyasi partiler arasında oy geçişlerinin en üst seviyede olacağı ve ‘Kim’ değil, ‘Nasıl Biri’ sorusunun önem arz ettiği bir seçim!
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki;
Burada dile getireceğimiz söylemlerin hiçbiri, hiçbir kimseyi hedef alarak dile getirilmemiştir. Bizler sadece bu kadar kritik bir süreçte alınması gereken kararlar hakkında fikirlerimizi beyan etmek istedik.
Evet, ana temamız bu. ‘Kim’ değil ‘Nasıl Biri!’
Evvela liyakat,
Öncelikle, yasama ve yürütmenin ayrı ayrı oylanacağı böyle bir seçimde, seçimin amacını tam algılayabilmiş isimlerin belirlenmesi esas olmalıdır.
Meclise gönderdiğimiz isimlerin geleceğimize dair alınacak doğru kararların altına imza atabilme yetilerine, şehrimiz ve bölgemiz ile ilgili sorunları dile getirebilme ve bu anlamda çözüm üretebilme yolunda adım atabilme kabiliyetine haiz olmaları gerekmektedir.
Yasama, yani kanun koyucu rolünün önemini tam olarak üstlenebilecek isimler seçilmeli. Ve yine meclis kürsüsüne çıktığında seçmenini gururlandıracak ve seçmenine ‘Verdiğimiz oy sana helal olsun’ dedirtecek isimler belirlenmelidir.
Bu saydıklarımın seçmen üzerindeki doğrudan etkisini dile getirmeye gerek bile duymuyorum. Zira hepimiz bir kahvehanede, Erzurumlu bir vekilin meclis kürsüsünde söz aldıktan sonra vatandaşların söylediklerine şahit olmuşuzdur.
Ve tabii ki sadakat!
Aday belirleme sürecinde en öncelikli tercihlerden biri de sadakat olmalıdır!
Sadakat ve ihanet dediğimizde aklınıza hemen, siyasi olarak karşı cepheye geçme veya terör örgütleri ile doğrudan veya dolaylı olarak bağlantı kurması gelmesin lütfen!
En büyük ihanet, siyasi parti kimliğini kullanarak bireysel çıkar ve rantın peşinde koşmaktır!
En büyük ihanet, millete verdiği sözleri tutmamaktır!
En büyük ihanet, bağlı bulunduğu siyasi parti tüzüğünün kurallarını hiçe sayarak makamları kişiselleştirmektir.
En büyük ihanet, milletin koltuğunu kendi koltuğu olarak düşünüp seçilme süresini kendi dar çevresine hizmetle heba etmektir!
En büyük ihanet, seçim dönemlerinde istediğini alamamış isimlerin siyasi partilerini ve liderlerini hakaretle anmasıdır. Bakın, eleştiri demiyorum. Hakaret diyorum!
İşte bu yüzden belirlenecek adaylar vatanına, milletine, şehrine ve siyasi partisine tam sadık olmalıdırlar.
Ve yine bu adaylar, seçmene dokunabilmeleri yanı sıra teşkilatları ile tam uyumlu çalışarak çözüm üretebilme yolunda teşkilatçılık ruhuna da sahip olmalıdırlar.
Son olarak yerli ve milli olabilmek,
Evet, bu sürecin en önemli kıstaslarından biri de şehir ve bölge halkı tarafından benimsenmiş ve sevilen isimlerin olmasıdır. Yani bu şehirde doğmuş, büyümüş veya şehir dışında olsa bile bu şehirle bağlarını hiç koparmamış isimlerin listelerde olması gerekmektedir.
Gerek doğrudan vatandaşlar ve gerekse STK’lar tarafından önemsenen ve bu şehrin yetiştirdiği sevilen isimlerin listede oluşu, seçmenin karar alabilme yetisine mutlak surette etki edecektir. Çünkü seçeceği adaya doğrudan ulaşabilme güveni, adayı olarak belirlenen siyasi partiye oy verebilme yönünde seçmeni ikna edebilmenin yanı sıra, her bir seçmenin de bu yönde aktif çalışmasını tetikleyecektir.
Bu tasvirden kastım, popilizm peşinde koşan isimler kesinlikle değildir!
Bizzat millete dokunan, onlarla hem hal olan, şehir için projeler üreten ve yüreği şehri için atan isimlerdir kastım.
Bu üç önemli unsur dikkatle ele alındığında olası oy kayıplarının önüne geçilmesi bir kenara dursun, diğer siyasi partilerden de oy kapabilme avantajı ortaya çıkacaktır.
Peki, aksi bir durumda AK Parti ve MHP’yi bekleyen tehlikeler neler?
Burada en büyük sıkıntıyı yaşayacak partinin AK Parti olacağı kanısındayım. Zira AK Parti seçmeni olası dayatma veya ithal listeye tepki olarak, ’Başkanlık’ oyunu Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, meclis oyunu ise kendine en yakın gördüğü ve vicdani olarak da çok fazla rahatsız olmayacağı MHP’ye veya başka bir siyasi partiye kaydırabilir!
Bu durum ittifakın oyuna pek fazla yansımasa da, AK Parti’nin Erzurum’da çıkaracağı milletvekili sayısına doğrudan yansıyacak ve bir veya iki azalmasıyla bile sebep olabilecektir!
Tabi bu seçenek MHP için de geçerli. Yalnız orada durum biraz daha farklı.
Zira MHP’nin çıkaracağı olası yanlış liste sonucunda kaybedecekleri oyun İyi Partiye gitme olasılığı çok fazla. Bu ise, hem MHP'nin ve hem de ittifakın oy kaybı demek ki, olası HDP, CHP, İyi ve Saadet partisi ittifak bloğunun Erzurum için bir vekil çıkarabilme şansını yakalaması demektir.
Özelde şehrimiz anlamında bu değerlendirmelerimizi gerçekleştirirken, aynı senaryonun ülke genelinde de hayat bulabilmesi için HDP, CHP, İyi ve Saadet partilerinin ciddi bir siyasi trafik içerisinde olduğu da tüm seçmenler tarafından izlenmektedir.
Yani;
Erzurum AK Parti’de olası yanlış bir listenin sunulması AK Parti 4, MHP 2, karşı ittifak 0,
Erzurum MHP’de olası yanlış bir listenin sunulması AK Parti 5, Mhp 0, Karşı İttifak 1,
Her ikisinden de olası yanlış listelerin sunulması durumunda ise AK Parti 3, MHP 1, Karşı İttifak 2 senaryolarına sebep olacağı gibi,
AK Parti ve MHP’nin her ikisinin de doğru listeler ile yola çıkmaları halinde mevcut 5 – 1 ‘lik durumun korunacağı düşüncesindeyim.
Teşkilat mensuplarına gelince!
Temayül sorgulamalarında oy kullanacak teşkilat mensupları ve delegelerin de, özellikle vicdanlarına danışarak bu oylamaları gerçekleştirmelerini öneriyorum. Zira kullanacağınız oy, kendi çocuklarınızın geleceği yanı sıra şehrimiz, bölgemiz ve ülkemizin kaderini belirleyebilir.
Aksi durum ise, ağır bir vebale sizleri ortak edebilir!
Şunu da özellikle belirtmek isterim ki;
Seçmenin büyük bir çoğunluğu Cumhurbaşkanlığı için kararını vermişken, azımsanmayacak bir çoğunluğu milletvekilliği seçimleri için oldubittiler veya ithal isimler yerine elle tutulur aday listeleri beklemekteler.
Aksi durumda ise, kendilerine en yakın düşündükleri siyasi partiye sorgusuz sualsiz oylarını kaydıracaklardır.
Velhasılı kelam;
AK Parti ve MHP aday belirleme sürecinde ‘Kim’ yerine, ‘Nasıl Biri’ sorusu ile yola çıkmadığı müddetçe, ciddi oy kayıpları ile karşılaşabilir!...
Sonra 'demedi', demeyin..