Ticaret savaşlarının küresel ticaret ve ekonomi dengelerini nasıl etkileyeceği merakla beklenirken güvenli liman olarak nitelendirilen altının pozisyonu da mercek altında. Altının ons fiyatı hala son bir yılın en düşük seviyesinde olmasına rağmen, öngörüler uzun vadede fiyatın yükselişe geçeceği yönünde.
FED Başkanı Powell’ın yaptığı açıklamalar, doların diğer para birimlerine karşı güçlenmesini sağlarken, altın fiyatları son bir yılın altına gerilemiş durumda. Buna rağmen, 2008 krizindeki fiyatlar ile kıyaslandığında altının fiyatında yüzde 66 artış görünüyor.
Bu fiyat artışına rağmen, Dünya Altın Konseyi’nin açıkladığı son verilere göre altın, ABD Merkez Bankası rezervlerinin yüzde 75’ini oluştururken, bu oran Almanya’da yüzde 70’ler seviyesinde.
ALTININ GELECEĞİ
Dünya Altın Konseyi tarafından, altının geleceğine ışık tutmak adına “Altın 2048” adında bir rapor yayınlandı. Bu rapora göre altındaki yüksek talep, fiyatlarda da yükseliş olacağına işaret ediyor. Çünkü Çin ve Hindistan’da orta sınıfın güçlenmesi ve beklenen yüksek büyüme, küresel anlamda altına olan talebi de artıracaktır.
Son yıllarda altının kullanımı özellikle enerji, sağlık ve teknoloji alanlarında hızlı bir değişim içerisinde. Ayrıca, önümüzdeki süreçte altının bir değişim aracı olarak kullanılması ihtimali de giderek güçleniyor.
Tabi öte yandan teknoloji alanındaki gelişmelerin finansal araçların kullanımını ve finansal okur-yazarlığı artırdığı gerçeği de var. Bu durum, özellikle mobil uygulamalar aracılığıyla, altının bir finans aracı olarak kullanımında, yüksek oranda artışa sebep oldu.
TÜRKİYE’DE ALTIN
Dünyada 2008 kriziyle birlikte yükselişe geçen altın, vatandaşlarımızın yatırım davranışları da göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’de hala önemini koruyor. 2002’de Türkiye’nin altın rezervleri, bütün rezervlerinin yüzde 5 iken, bu oran günümüzde yüzde 10,3’e yükselmiş durumda. Yüksek dolarizasyon ve korumacı ticaret politikaları gelişmekte olan ülkeleri etkilerken, Türkiye’de bu politikaların olumsuz etkilerinden arınmak adına, kararlı adımlar atılmaya devam ediyor.
Altının Türkiye ekonomisinde ve dış ticarette payının artması, zaten öncelenen bir politikaydı. Nitekim, Ekim 2017’de Hazine Müsteşarlığı’nın uygulamaya koyduğu karar ile altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikası ihracına başlanmıştı. Böylece, yastık altı diye tabir edilen, hane halkının altın tasarrufları ekonomiye kazandırılmış oldu.
Toplumumuzda oldukça yaygın olan yastık altı altın uygulaması, bu varlıkların atıl olarak bir yerde durmasına neden oluyor ve bu varlıkların sisteme girmesine engel oluşturuyor.
Bankacılık sisteminin içerisinde yer almayan bu altınların hepsi bireysel birikimler. Yani, finansal sitemin bir parçası değiller ve aslında gerçek tasarruf olarak da değerlendirilmiyorlar.
Tam da bu noktada harekete geçen bankacılık sistemi, oldukça kolay bir şekilde para transferi gerçekleştirmenin yanında, şimdi de altın için kolları sıvamış durumda.
ALTIN TRANSFER SİSTEMİ
Bugün Takasbank aracılığıyla hayata geçirilmesi beklenen Altın Transfer Sistemi, kişiden kişiye altın transferini mümkün hale getiriyor. Yani, artık altın da para gibi hesaptan hesaba aktarılabilecek. Altının, tasarruf aracı olmaktan çıkarak gerek ödemelerde gerekse borçlanmalarda kullanılması için bankacılık sektörüne entegrasyonu sağlanıyor.
Aslında bu uygulama, dünyada geleneksel finansman araçları arasında bir ilk. Dolayısıyla bu durum, küresel finans sistemini dolar hegemonyasından kurtaracak bir dönüşümün, ilk hamlesi olarak görülebilir.