Dünyanın en zor şeyi nedir bilir misiniz? Şöyle de sorabiliriz; katlanmaya tahammül edemeyeceğiniz yegâne şey nedir? Cephede savaşmak, sevdiğini kaybetmek ya da esir tutulmak mı?
Dert çekenin yanında durmaktan bile korktuğunuz, ağzınıza gelen her kelimenin, her cümlenin yetersiz kalacağından emin olduğunuz anlarda, kara kara düşündüğünüz durumlar nelerdir?
Cephede savaşmak kolaydır. Hiç görmediğiniz insanlara internet üzerinden ahkâm kesmekte öyle. Yaralarının kanadığını bildiğiniz kişilere beylik sözler söylemekte kolaydır. Seviyorum deyip dünyayı ayağı kaldırmakta öyle.
Ama en zoru “BEKLEMEK”tir…
Cephede savaşanı beklemektir, ölüm döşeğinde yatan yavrunuzun ellerinizden kayacağı günü beklemektir, vasiyetini paylaşan annenizin başında sabahlamaktır en zoru.
Cephede savaşanda, ölüm yolcuğuna çıkanda kendini en kötüsüne hazırlayıp her şeyini ortaya koymaktan çekinmez. Ama kendinden bile çok sevdiğini beklemek, ölmekten bile daha zordur.
Bu dünyada insan kavramının en kolay tanımı; onun vicdanından arta kalan şey olduğudur. Doğru duydunuz: insan vicdanından arta kalandır…
Geçenlerde okuduğum bir kitapta şöyle bir kıssa yer alıyordu;
“Özgürlük; “ben senden daha üstünüm çünkü daha akıllıyım” demiş. Sopa ise; “ hayır ben senden daha üstünüm çünkü daha güçlüyüm” cevabını vermiş. Tartışmışlar, sonunda dövüşmeye başlamışlar. Sopa, özgürlüğü öyle bir dövmüş ki hatırladığım kadarıyla özgürlük yediği dayak yüzünden hastanede can vermiş.”
Çok zor günler geçirdiğimizin farkındayım. Sokaklarda yürürken tedirgin olduğunuzun, televizyon izlerken duymaktan bıktığınız haberler aldığınızın, meclisimizde çıkan kavgalardan bazen zevk bazen hüzün duyduğunuzun farkındayım. İşte bunun için sizden en zorunu istiyorum.
Bir türküde “ aşan bilir karlı dağın ardını” diye bir söz geçer. Biz karlı dağın ardını çok önceden aşmış bir milletiz. Biz; on beşlik çocuklarımızı cepheye mermi taşımaya göndermiş bir milletiz, kundaktaki bebeğimizi Allah’a emanet edip; evdeki satırla düşman kovalayan bir milletiz, Efendimizin (s.a.v) kabri başında kefen giyip teslim olmamakta direnen bir milletiz; dolayısıyla bu dünyada hiç kimse Türk milletine karlı dağın ardında ne olduğunu bilmediğini ya da oraya nasıl çıktığını soramaz. Hiç kimse, buna tenezzül edemez. Hiç kimse, bunu bize öğretemez.
Zaman çekilen dertleri yok etmeye vakıf değildir, zaman sadece yaranın üzerini kapatıp kanamasını engeller o kadar. Birazcık düşünün ve sabredin. Sabretmek büyüklüktür ve sabredenler, er ya da geç kazanacaktır. Sabredin; çünkü Allah, sabredenlerin mükâfatını verecektir.
Anlatılan kıssada her ne kadar sopa kazansa da; bu dünyada huzurun, güvenin, sevginin, vicdanın hatta nefes alıp vermenin bile kıymeti; özgürlüğün hüküm sürdüğü topraklarda vardır. Bir bayrağın göklere çekilip bağımsızlığını ifade etmesi hiçbir önem arz etmez. Esas önemli olan, o bağımsızlığa sahip çıkmaktır. Esas önemli olan, o özgürlüğü korumaktır. Esas önemli olan, bağımsızlığın gölgesi altında can vermekten korkmamaktır. Onun için sabredin ve sadece dua edin…