Beynimde kocamış bir çivinin izleri var. Sınır dışında soğuk konservelerden yemek yiyen kahramanların sönük hayatlarına inat; şehrin tam ortasında fikirsiz, hürriyetsiz gezen ergen cesetleri de cabası. Farkındayım ne kadar endişeli olduğunuzun ve korktuğunuzun. Ama korkmak iyidir. Diri tutar insanı. Uykularını kaçırır. Sürekli gül koklamazsınız belki ama geceleri aklınıza gelenler daha bir kıymetlenir.
Gündemin ne kadar yoğun olduğunu biliyorum, sessiz bekleyişlerin farkındayım. Sınırımızdaki topraklar senelerdir bize küs. Türkmenler bize bakarak yaralandı yıllarca. Aradan neredeyse yüzyıllar geçti. Allah bizim önümüze yeni fırsatlar çıkardı. Şimdi sırtımızı dönersek kendi katlimizin fermanını veririz.
Yıllardır uğruna kan döktüğümüz, ter döktüğümüz amaçları, planları meşrulaştırmak isteyenlere karşı bir tür cevap vermek gerekiyor bunu sizde biliyorsunuz. Halk olarak bize düşen beklemek ve devletimize sahip çıkmak. Tabi bu cümleyi doğru anlamak gerekir. Türk milleti tarihi boyunca sahipsiz kalmadı Allah nasip ederse bundan sonra da kalmayacaktır fakat buradan kasıt hükümettir.
Hepimiz insanız; düşünebiliyoruz, mukayese edebiliyoruz, konuşabiliyoruz. Herkesin düşüncesi aynı olmuyor bu yüzden. Ama gölgesinde kanatlandığımız bayrak uğruna birlik olmak gerekirse bundan çekinmemek lazım tıpkı Millî Mücadeledeki gibi, tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi.
Şimdilik sessizce bekleyeceğiz. Her zamanki gibi haftalık dizimizi izleyeceğiz, radyodan müzik dinleyeceğiz, ay sonunu geçirmek için kağıtlar tüketeceğiz. Ama hareket etmek gerektiğinde bütün zerrelerimize işlemiş korkularımıza rağmen başkaldırmaktan çekinmeyeceğiz.
Çünkü bu bayrak sadece bizim değil. Engelsiz yaşamak isteyen bütün Müslümanların, Türkmenlerin, Çerkezlerin, vatansız kalmış mültecilerin, karnı aç yetim çocukların. Bu vatan umudun son dalgasıdır, ahir ömrün son arzusudur.
Beklerken dua edeceğiz, gözyaşı dökeceğiz ama unutmayacağız bu topraklar uğruna akıtılan kanları, yakılan destanları. Sadece bekleyip dua edeceğiz.