Palandöken’de çay sohbeti, Yakutiye’de esnaf dertleşmesi, Aziziye’de yemen kahvesi…
Hemen her günümüzde bunlardan birini yaşıyor ve vatandaşların sıkıntılarını sessizce dinliyoruz. Her yeni dönem de olduğu gibi bu dönemde de yeni umutlar içerisine giren vatandaşların, yine umduklarını bulamadıklarını büyük bir üzüntü ile izliyoruz.
Kimi evinin yok paraya istimlak edildiğini, kimileri adam kayırma hastalığını, kimileri ilçelerine yeterince hizmet edemediğini ve kimileri de her geçen gün artan hayat pahalılığını dile getiriyor. Genel anlamda bir sitem ama her şeye rağmen bir beklenti hâkim.
Ve tabi birçoğu kırgın ve hatta küskün…
Kime mi?
Belediye Başkanına, il başkanına, milletvekiline ve hatta parti genel başkanına.
Bunları söylerken doğrudan herhangi bir siyasi hareketten bahsetmiyorum. Her ne kadar ağırlıklı olarak AK Partili yöneticiler bu sitemin hedefinde olsalar da, diğer siyasi parti seçmenleri ve hatta siyasetle alakası olmayan kişiler de mevcut durumun gidişatından pek memnun değil.
Hani ‘Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok!’ diye bir atasözümüz vardır ya. Haa, işte durumun en güzel özeti bu söz olmuş durumda.
Yani vatandaş her ne kadar uluslararası siyaset ve ülke olarak girişmiş olduğumuz sınır ötesi harekâta tam destek olsa da, diğer birçok konuda dağlara küskün!
Ancak gözlemlediğimiz şu ki; Bu küskünlüklerin esas sebebi, vatandaş ve küs oldukları kişiler arasındaki setler.
Belediye Başkanına küs, çünkü meclis üyesi sorunların çözümü için hareket etmiyor,
İl başkanına küs, çünkü partide muhatap bulamıyor.
Milletvekiline küs, çünkü danışmanları vatandaşın taleplerini doğru bir şekilde veya hiç iletmiyor.
Parti genel başkanına küs, çünkü yerel yetkililer ilçe veya il sorunlarını gerçek muhataplarına ulaştırmıyor veya ulaştıramıyor!
Tüm bu küskünlüklerin neticesinde vatandaş yeni siyasal hareketlerin oluşması beklentisine giriyor veya bu alanda adım atan isimlere doğru yöneliyor.
Peki, çözüm ne?
Kanımca tüm alanlarla ilgili farklı çözümler oluşturula bilinir. Ben sadece yerel yönetimlere dair bir çözüm önerisini ilgililere sunmak isterim.
Öncelikle yerel yönetimlerde meclis üyelerinin halk nezdinde bir konuma getirilmesi ve her an vatandaşlar ile yönetimsel anlamda hemhal olmaları gerektiği kanısındayım. Yani bir yerel parlamenter gibi davranması, vatandaşların taleplerini ve sorunlarını başkanlık adına dinleyerek bu sorunlara dair meclis oturumlarının oluşturulması gerekir. Bu şekilde meclis üyelerinin rutin el kaldırıp indirme halinden sıyrılarak bir sorumluluk bilincine ulaşılması sağlana bilinir.
Yine oluşturulan bu mekanizmanın aktif işleyişini canlı tutabilmek ve halk nezdinde kontrolünü sağlamak için, doğrudan İlçe ve İl Belediye başkanları ile istişare içerisinde bulunabilecek ve sadece başkanın bildiği bir akil insanlar grubu oluşturula bilinir. Bu ekip, sisteme doğrudan müdahale edemeyecek, ancak vatandaşlara ile kurum arasındaki işlerin kontrolünü sağlamış olacaktır.
Başkanlar oluşturulan bu akil insanlar grubu ile aylık istişareler yaparak, siyasi kimliklerinden dolayı sorunlarını iletemeyen insanların da ihtiyaçlarına cevap verilebilecek ve yine meclis üyelerinin faaliyetlerini vatandaşın gözünden gözlemlemiş olacaktır. Bu grubun karar verebilme yetkisi tabi ki olmayacak. Ancak Cumhurbaşkanlığı makamında kurulan İstişare heyetinin yerel yansıması rolünü üstlenecektir.
İlçe ölçeğinden başlanmak üzere, hiyerarşik olarak yukarı yönde her siyasi makamın gerçekleştirecebileceği alt kademe görevlendirmesi ve bu istişare heyetlerinin kuruluşu ile;
Hem bulunduğu makamın yükü hafifleyecek,
Hem ekibi ile aktif olarak faaliyet yürütecek,
Hem halk ile sürekli iletişim halinde olacak,
Ve hem de başarılarını her adımda perçinleyerek güçlenecektir.
Bundan sonra karar dağların.
Bence dönüp bu milletin gönlünü alın…
Hocam halk ve siyasi yöneticilerin arasını yapmak yerine , halkın kendilerine sonsuz ihsan ve merhametiyle heran alakadar o*** ALLAH c.c yönelmeleri için tebliğde bulunmanız temennisiyle inşallah...