Anadolu’da yaklaşık 1 milyon nüfuslu bir büyükşehirde yapılmış çok geniş kapsamlı bir kamuoyu araştırmasını inceleme şansı buldum geçenlerde. “Hizmete özel” yapıldığı için net rakamlı ve çıplak verili bu araştırma yaklaşan seçim öncesinde çok sağlam fikirler verdi bana.
Şuradan başlayayım. “AK Parti ne yapar, neyi düzeltirse oy verirsiniz?” sorusuna verilen cevap beklenildiği gibi “ekonomiyi düzeltirse” olarak çıkmış araştırmada. Şaşırtıcı olansa bu cevabın %36 olan yüzdesi.
Allah biliyor ya “bu seçimin en önemli belirleyeni ekonomi olmayacak” minvalinde tespitler yapan insanlara şüpheyle bakıyordum. Ekonomi bu kadar gündemdeyken ve yolunda gitmiyorken elbette seçimi tek belirleyenin ekonomi olacağını düşünüyordum. Fakat öyle görünmüyor.
Diyebilirsiniz ki “birader, tek bir Anadolu şehrinden bu sonuca nasıl ulaştın?” Eh, haklı da olursunuz. Ama tabiri caizse “iliklerine kadar tanıdığım” bu şehirde ekonominin %36 çıkması bu konuda bana çok net fikirler verdi.
Ekonomi etrafındaki tartışmalara bakılırsa bu rakamın %60 ve üzeri olmasını beklerdim. Demek ki insanlar, evet, AK Parti’den ekonomiyi düzeltmesini bekliyorlar ve fakat oy verirken tek motivasyonları ekonomi olmayacak.
Bir başka ilginç sonuç. “AK Parti ayrı, Reis ayrı. Reise oy vereceğim ama AK Parti’ye oy vermeyeceğim” diyenlerin sayısının epeyce çok olduğunu hatırlıyorum geçtiğimiz dönemlerdeki araştırmalardan. O makas kapanmış görünüyor. Şehirdeki 49,5 AK Parti oyuyla %12,5 MHP oyunu toplayınca “Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyum Recep Tayyip Erdoğan’a” diyen %62’yi kendiliğinden buluyoruz. Geçtiğimiz yıl aynı şehirde AK Parti ve MHP’deki “kayıp-kaçak oranı” toplam %8 civarındaydı. O fark kapanmış.
Bu veriyi önemsememin sebebi şu. Söz gelimi Tayyip Erdoğan’a %62 çıkan bu şehirde AK Parti’nin oyu %44, MHP’nin oyu da %9 olsaydı bu, seçim sonrası TBMM’de Cumhur İttifakı’nın ciddi bir sıkıntı yaşayacağı anlamına gelecekti. Zaten “Reis ayrı AK Parti ayrı propagandası”nın altında da zannediyorum Cumhur İttifakı’nı bu zorluğa itmek yatıyor.
Söylemeden geçmeyeyim: Bence çok başarılı bir strateji bu “Erdoğan’ı deviremezsen partisini zayıflat” stratejisi. Üstelik bazı AK Parti destekçileri de bu stratejiyi satın almaya çok yatkın.
Sonuçlarını incelediğim şehirde bu işin çözülmüş olması tüm Türkiye’de çözüldüğü anlamına gelebilir de gelmeyebilir de. Zannediyorum AK Parti kurmayları seçim yaklaştıkça bu meselenin üzerinde duracak, bazı karşı hamleler yapacaklardır.
Gelelim bir başka sonuca. Şehirde ilk defa oy verecekler, okuyan gençler ve çalışan gençler sosyolojik gruplarında AK Parti’nin de Recep Tayyip Erdoğan’ın da oy oranları genele oranla düşük. Cumhurbaşkanına oyları %46, AK Parti’ye oyları %40 düzeyinde. Geçen yıl gördüğüm sonuçlara göre yukarı yönlü bir artış da söz konusu. Seçime kadar bu yukarı yönlülük sürerse Cumhurbaşkanı gençler arasında %50’yi görebilir. Bu da Erdoğan’ın şehirden alacağı toplam oyun %70’ler düzeyine geleceğini gösterir bence.
Burada can sıkıcı bir sonuç var gençlerle ilgili. Araştırmanın genelinde şehirde yaşama memnuniyeti %80 çıkıyor. Gençlerde ise bu sonuç %60’a kadar iniyor.
Bunun iki nedeni var bence. Birincisi, bu tip şehirlerde gençlerin “memnuniyet ve aidiyetlerini artıracak” adımların atılmaması ya da çok yavaş atılması. İkincisi ve daha kritiği ise bu gençlerin maruz kaldığı baş döndürücü algı bombardımanı. Türkiye’de bir başka şehirde bile değil, bütünüyle yurtdışında yaşamanın yapılacak tek şey olduğunu bu gençlere sadece politik nedenlerle pompalayan odaklar kötü, çok kötü bir şeye sebebiyet veriyorlar. Gençlerimizin aidiyet duygularını yerle bir ediyorlar. Bu, korkunç bir sürecin önünü açıyor.
Dikkat isterim. Bilerek ve isteyerek “aidiyet” dedim. Politik kampanyalarına meze ettikleri bu çocukların elinden sadece memnuniyetlerini değil, aidiyet hislerini de almaya çabalıyorlar.
Elbette iğneyi o odaklara batıracaksak çuvaldızı da kendimize batıracağız. Nerede şehir burslarımız, nerede startup istasyonlarımız, nerede gençlerimizin her türlü gelişimini destekleyecek yerel akademilerimiz, nerede üniversitelerle yapılan çok geniş yerel işbirlikleri ve nerede aidiyet artırıcı, memnuniyet geliştirici etkinliklerimiz, istihdam paketlerimiz, kampanyalarımız?
Söylemiştim, yine söyleyeyim: Gençleri överek, onlara yağcılık ederek, iki konser üç etkinlik düzeniyle onlarda memnuniyet oluşacağını zannederek alınacak hiçbir mesafe yok. Gençlerle doğrudan, organik, onları geliştirici ve memnun edici ilişkiler geliştirmek gerekiyor.
Yıl olmuş 2022, dijital içerik akademisi, startup istasyonu, sanat atölyesi, hatta gençlik merkezi olmayan şehirlerimiz var.
Seçim elbette çok önemli ve kritik. Bunu biliyoruz. Ama bilmemiz gereken başka bir şey var. Seçimler gelir geçer ancak aidiyet hissi bir dağılır giderse hiçbir seçim sonucunun toparlayamayacağı sert ve acı bir gerçekle karşı karşıya kalırız.
O yüzden, evet, “yine aynı mesele!”