Asıl mesele, Wayfair isimli bir skandalın patlak vermesi değil aslında. Asıl mesele başka, bambaşka…
Önce iddialara bakalım yine de. İki gündür sosyal medyada gümbür gümbür gündem olan, geleneksel medyanınsa pas geçtiği “pedofili skandalı”na yani.
Wayfair, ABD’de mobilya ve ev aksesuarları satan bir alışveriş sitesinin adı. İddialara göre -ki bu iddia pek çok görselle de destekleniyor- sitedeki basit mobilya eşyalardan bazıları oldukça fahiş fiyatlara satılıyor. İşin insanı çıldırtan tarafı ise bu mobilyalara verilen isimlerin kaçırılan ya da kayıp ilanı verilen bazı çocukların isimleriyle aynı olması. Yani şu: Sitede aslında pedofili pazarı için kaçırılan çocuklar arz ediliyor. Sitede diyelim 10 bin dolara satılan “Dunning Zodiac Sign Astrological Constellation” isimli yastık, doğrudan kayıp durumda olan 15 yaşındaki Tori Dunning’in adını taşıyor. Üstelik aynı yastık aynı sitede “isimsiz” olarak 40 dolara da satılıyor.
Dahası da var. Çıkan haberler üzerine saçma sapan açıklamalar yapan Wayfair daha sonra bu ürünlerin hepsini sistemden sildi. Ama hackerlar yaptıkları uygulamayla ürünlere insan ismi yazıldığında fiyatların otomatik olarak değiştiği bir algoritma keşfettiler.
Bu iğrenç pedofili pazarının Türkiye’de de olduğunu öne süren iddialar var. Misal çok ünlü bir alışveriş sitesinde sadece 4 parça çocuk giysisi satan bir satıcının bu ürünleri 230 bin liralar civarında. Bir halı satıcısının da benzer şekilde fahiş fiyatlı ürünlerinin görsellerini de bizzat gördüm.
Bu, burada bir dursun.
Pedofili öylesine yaygın şekilde “anlamlandırıldı” ki dünyada bu iddialara “olmaz öyle saçmalık” deyip geçemiyoruz. LGBT hareketi, ajandalarına dâhil olan “pedofili savunması”nı artık gizlemeye ihtiyaç bile duymuyor. Dünyanın dört bir yanındaki güya onur yürüyüşlerinin en önünde “drag gueen” dedikleri travesti giyimli erkek çocuklar yer alıyor. Dünyanın dört bir yanında uzmanlar pedofiliyi “normalleştirmek” için canhıraş şekilde argüman üretiyorlar. Elbette ürettikleri argümanlar eşcinsellik için ürettikleri argümanlarla çok paralel. İşte “yaratılışı böyle”, “biyolojik etken”, “kimse Netflix izleyip eşcinsel olmuyor”, “eşcinsellikten nefret edenler aslında gizli eşcinsel” bık bık bık.
Bırakalım ABD’deki 2007 doğumlu pedofili simgesi Desmond’ı bir yana…
16 yaşında çektiği klip bin türlü pedofili göndermesi barındıran Aleyna Tilki’nin içkili mekanlarda sahne alamayacağı ilkesinin üzerinde “özgürlük de özgürlük” diye tepinen bir kamuoyunun varlığı son derece korkutucu.
İnsanlığın sapkınlığı öyle bir noktaya ulaştı ki herhangi bir birey “özgürlük putu” isimli atına binip istediği istikamete sürüyor ve buna “olmaz öyle şey” itirazı yapan herkesi “arkaik”, “çağdışı”, “gerici” ilan ediyor sistem.
Pedofili odaklı güya sanat filmlerinde çocuklara tecavüz eden adamlar, kadınlar için kurulan cümle “ya aslında özünde iyi biri ama dürtülerini kontrol edemiyor, yazık” oluyor.
Holywood’da, Avrupa sinemasında, hatta Türk sinemasında son yirmi yıldır kötü, hatta nötr olarak canlandırılan bir tane eşcinsel karakter yok. İlle de “çok iyi, aşırı anlayışlı karakterler” olarak resmediliyorlar. Aynı şey hızla pedofili için de hayata geçiriliyor. “Adam zaten çok iyi biri, eh, çocuğun da biyolojik olarak içinde var, öyleyse pedofili çok da kötü bir şey değil” cümlesi endüstri eliyle yaygınlaştırıyor.
Akıl almaz bir yere gidiyor dünya. Çivisi çıkarılıyor.
Yakında “çocukların fotoğraflarıyla falan pazarlandığı erişime açık siteler” göreceğiz ve işin kötüsü LGBT hareketi tüm dünyayı buna hazırlayacak.
Belki Wayfair’de mesele o değildir. Belki gerçekten yazıldığı gibi stok meselesidir. Hatta bir hacker işidir. Belki Türkiye’deki sitede yer alan ürünlerin makul bir açıklaması vardır falan.
Mesele bunlar değil. Mesele, örneğin Birleşmiş Milletler’in raporladığı 96 bin kayıp mülteci ve alt sınıf çocuğun bu pazara düşmediğine dair elimizde tek bir delilin olmamasıdır.
Çivinin çıktığı yer burasıdır