Ticaret savaşları dünyanın sıcak gündemi olmaya devam ederken Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te gerçekleşen, G20 ülkelerinin Hazine ve Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları başkanlarının katıldığı toplantıların da yine esas gündem maddesi oldu.
Her ne kadar başta G20 ülkeleri olmak üzere her ülke serbest ticaret için çabalayıp ticaretin önündeki engelleri kaldırmaya çalışırken, ihracatın artırılması ve ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği önemli konular olmaya devam etse de birden ticaret savaşlarının konuşulması küresel ticaret için hiç de iyiye işaret değil açıkçası.
Çünkü ticaret savaşları küresel ticareti daraltıyor ve bu da küresel ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etki yapıyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından yapılan hesaplamalara göre ABD’nin başlattığı ticaret savaşının 2020 yılına kadar dünya ekonomisine maliyetinin 430 milyar dolar olacağı ve küresel ekonomiyi yüzde 0.5 daraltacağı öngörülmektedir.
Yani daha az ticaret daha düşük büyüme anlamına gelmektedir. Çünkü 1980 sonrası dönemde ülkelerin ekonomik büyümelerine en büyük katkıyı yapan sektörün ve birçok Uzakdoğu-Asya ülkelerinin gerçekleştirdiği ekonomik büyümenin arkasındaki esas gücün ihracat olduğunu göz önünde bulundurursak ticaret savaşlarının ne kadar olumsuz sonuçlar doğuracağı ortada.
ABD’NİN DIŞ TİCARET AÇIĞI VERDİĞİ G20 ÜLKELERİ
ABD, ticarette yüksek koruma duvarlarıyla dünya ticaretinde savaş başlatarak dış ticaret açığını azaltmayı düşünüyor.
ABD’nin son yıllarda artan dış ticaret açığını dünya ticaretinin yüzde 75’ini, dünya ekonomisinin de yüzde 85’ini temsil eden G20’nin ülkelerine karşı vermesi ve ABD’nin uygulayacağı tarifelerden hem ABD’nin hem de G20 ülkelerin de bu savaşta olumsuz etkilenecekleri öngörülmektedir.
ABD’nin başlattığı ticaret savaşının başta ABD’nin en çok açık veren ülke olan Çin, Meksika, Avrupa Birliği ülkeleri Japonya ve Kanada dahil olmak üzere birçok ülkeyi etkileyeceği dolayısıyla G20 ülkelerinin yani dünyanın en büyük ekonomilerinin olumsuz bir tablo ile karşılaşacağı açık.
G20 VE YENİ TÜRKİYE
Türkiye, G20’nin önemli ülkelerinden birisi. Dolayısıyla Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak için de önemli bir zirve olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu Albayrak’ın bakan olduktan sonra ilk G20 ekonomi zirvesi.
Bu zirve Türkiye’nin yeni hükümet sistemine geçmesiyle birlikte Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın hem Türkiye’nin öncelliklerini hem de uluslararası piyasalara yeni dönemde Türkiye’nin uygulayacağı politikalar ve gündem konusu olan ticaret savaşları ile ilgili fikirlerini dile getirmesi açısından son derece önemli.
G20 zirveleri, hükümet ve devlet başkanları başkanlığında toplandığı 2008 yılından beri dünyanın gündemini belirleyen ve tüm ekonomik ve siyasi konuların konuşulduğu bir organizasyon konumunda artık.
Her ne kadar G20 zirvelerinin kurumsal bir yapısı olmasa da yani bir inisiyatif olsa da IMF ve Dünya Bankası’nda temsiliyeti düşük olan Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkelerin bu zirvelerde yani dünyadaki ekonomik ve siyasi sorunlarda sözünün olması önemli.
Çünkü, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin gerek dünyanın en büyük ekonomileri arasında söz sahibi olmaları gerek gelişmekte olan ülkelerin IMF gibi kuruluşlara olan kızgınlığının azaltılması gerekse uzun vadede IMF gibi kuruluşlara alternatif oluşturmanın zemininin hazırlanması açısından önemli.
Ama, eninde sonunda G20 gibi önemli bir inisiyatifin uzun dönemde dünyadaki ekonomik gücün temsiliyetine bağlı olarak kurumsal yeni bir yapıya bürüneceğini düşünüyorum.