Dericilik insanlık tarihi kadar eski bir meslektir aslında. Bugüne kadar ulaşılan kayıtlara göre Antik Mısır ve Sümer medeniyetlerinde dahi dericiliğe rastlanmaktadır. İlerleyen zamanlarda “tabakhane” ye dönüşmüş olan “debbağhane” sözcüğü Arapça “debbağ” yani deri tabaklayan anlamındaki sözcükle Farsça “hane” sözcüğünün birleşmesinden oluşur. Öz Türkçede deri tabaklama işine “sepi”, bu işi yapan kişiye “sepici” denirdi.
1205 yılında kurulan Ahilik teşkilatı; felsefe olarak kardeşliği, iyi ahlakı, doğruluğu, yardımseverliği benimsemiş ve Ahi Evran tarafından kurulmuş bir tür esnaf dayanışma teşkilatıdır. Debbağların piri olarak bilinen Ahi Evran, anlaşılacağı üzere sepicidir. Dolayısıyla debbağlık mesleğinin Ahilik’te önemli bir yeri vardır.
Tabakhanede deri önce tuzlanır. Deri, tuzdan ötürü bozulmaz ama kokusu arşı aşmıştır artık. Bu kokuya dayanıp burada çalışan kişiye debbağ denir. Bir adam debbağ olmuşsa ömrünün sonuna kadar kötü koku duymazmış. Debbağ derileri önce kireç ve talaşla işleyerek kurutur. Esas derinin ortaya çıkması için derinin cinsine göre birkaç ay tabakhane havuzunda bu deriler bekletilir. En sonunda deri kıvama geldiğinde debbağ onu taştan taşa vurarak işler. Ayakkabı yapar, ceket yapar, kemer yapar vs. Debbağ; pisliğin, bataklığın ortasında yaşamanın övüncünü bu şekilde gösterir. Onun övüncünü herkes üzerinde taşır. Sadece tahammülü olan insanlar debbağlık yapar.
Günümüzde debbağlık mesleği neredeyse ölmüş durumdadır. Kimyasal işlemlerden geçirilip işlenen deriler debbağlarınkiler kadar kaliteli ve uzun ömürlü olmasa da artık ne onlar kadar tahammülü yüksek ve sabırlı işçiler ne de arşa çıkan kokuya katlanacak çevre sakinleri var. Geleneksel yöntemlerle işlem yapılan tabakhanelerin en yoğun olduğu yer Fas’tır. Fas’ta bulunan bu işletmeler UNESCO’nun Kültürel Miras Listesi içerisindedir. Türkiye’de bu yöntemle üretimini devam ettiren yerlerden biri ise Isparta’nın Yalvaç ilçesinde bulunur.
Malum havalar soğudu. Bu aralar herkesin üzerinde deri montlar, ayakkabılar görüyorum. Üstüne üstlük Erzurum’daki Tabakhane civarını da gezince…
Artık ne oradan ne de orada çalışan insanlardan eser kalmış. Sembolik adı ve çeşmesi de olamasa kimsenin ne tabakhaneden ne de oradaki herhangi bir şeyden haberi yok zaten. Merak edip öğrenen adam- kadın yok ki Sümerlerden kalan geleneği birilerine anlatasın. Vıcıklık peşinde koşup çakallık yapmak moda olmuş.
Neyine güvenem yalan dünyanın,
Kerem'i yandırıp kül etmedi mi?
On bir ay bülbülü ettirdi feryat,
Gül için bülbülü lal etmedi mi?