Doğu Akdeniz’in enerji potansiyeli ve önemi konusunda belki de en çok yazı yazanlardan biriyim. 2017 yılında da “Türkiye’nin Enerji Ticaret Merkezi Olmasında Doğu Akdeniz’in Rolü” adlı bir rapor hazırlayarak Doğu Akdeniz hidrokarbon rezervlerini, bölge aktörlerinin işbirliklerini ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin rolü ne olmalıdır konusunu detaylıca incelemiştik.
Yazdığımız kapsamlı Doğu Akdeniz enerji raporu SETA Vakfı tarafından yayımlanmıştı.
Raporun isminden de belli olduğu gibi Doğu Akdeniz, Türkiye’nin enerji arz güvenliği için önemli olduğu kadar Türkiye coğrafyasının kendisine sağladığı avantaj sayesinde bölgede en uygun rota olması nedeniyle ” Enerjide Ticaret Merkezi Olma” hedefi konusunda da önemli bir yere sahiptir.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz bölgesinde en fazla söz sahibi ülke konumunda olması gerekirken, bölgede yalnız bırakılması ve tüm aktörlerin Türkiye ’siz Doğu Akdeniz projelerini hayata geçirmeleri nedeniyle Türkiye için de artık yeni bir politika ihtiyacı zorunlu hale geldi.
Bu kapsamda Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de oyun kurucu aktör olması, enerjide ticaret merkezi haline gelmesi ve bölge ülkeleri için cazibe merkezi olabilmesi için yeni bir “Doğu Akdeniz Enerji Stratejisine” çok ihtiyaç var.
Şu açıkça bilinmelidir ki, Doğu Akdeniz yalnızca enerjiden ibaret değil. Doğu Akdeniz’de, bulunacak hidrokarbon kaynakları ile bölgede birçok dengenin değişeceğini düşünüyorum. En önemlisi de Türkiye’nin enerji bağımlılığı kıskacında kurtulmanın da reçetesidir.
Bu nedenle yeni Doğu Akdeniz Enerji Stratejisinde bölgedeki gelişmelere tepki vermeden ziyade keşiften sondaja ve transfere kadar yapılacak çalışmalarla birlikte ayrıca var olan olumsuz algıların giderilmesi konusunda da ciddi çalışmalara ihtiyaç var.
TÜRKİYE, DOĞU AKDENİZ İÇİN NELER YAPMALI?
Öncellikle Doğu Akdeniz bölgesi için araştırma yapacak bir merkeze ihtiyaç var. Bu merkez araştırmalar yapacak ve politikalar geliştirecek. Cumhurbaşkanlığı ya da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın uhdesinde ya da desteğinde olması gereken bu merkezde akademisyen, asker, diplomat, işadamı, deniz hukukçusu gibi uzman kişiler istihdam edilmeli.
Bu merkezde ilk olarak, Türkiye’nin bakış açısı anlatılmalı ve dış dünyada Doğu Akdeniz ile ilgili var olan olumsuz algının kırılması için çalışmalar başlatılmalı. Bunun için de üniversiteler, düşünce kuruluşları ve ilgili kurumların katkısıyla kapsamlı ve güçlü bir stratejik iletişim planı hazırlanmalı.
Diğer yandan, Doğu Akdeniz bölgesinde bugün en çok tartışma konusu olan ve bölge ülkelerini savaş noktasına getiren Kıta sahanlığı ve MEB sınırlarının belirlenmesi konusunda uluslararası hukuk alanında çalışma yapacak ve bunu dünyaya anlatacak uzman kişi ve akademisyenlerin katkısıyla güçlü bir ekip oluşturulmalıdır.
Türkiye’de ve dünyada enerji alanında faaliyet gösteren düşünce kuruluşları ile gerçekleşecek ortak çalışmalar kapsamında Türkiye üzerinden geçecek olası rotalar, TANAP ve TürkAkım projelerinde olduğu gibi, enerjinin başta AB pazarı olmak üzere dış piyasalara transferi ile ilgili tezlerin geliştirilmesi, bu durumun dünyaya daha iyi aktarılacağı bir zemini hazırlamış olacaktır.
Bu çabaların tüm tarafların kazanması için (kazan- kazan) son derece önemli adımlar olduğu gayet açıktır.
Öte yandan bölgede bulunan Müslüman ülkeler ile ortak iş birliği platformları kurulabilir. Bu ortamın oluşturulmasında İslam İşbirliği Teşkilatı da aktif rol alarak söz konusu işbirliklerinin ilerlemesinde koordinasyonu sağlamalıdır.
Son olarak, Türkiye’nin yaptığı petrol ve doğal gaz aramaları sonucunda olası rezervlerin bulunması halinde bölgede dengelerin değişeceği açıktır. Türkiye’nin oluşacak yeni denklemde kritik bir konuma gelmesi ve bunu koruması için bölgede sorun yaşanılan uluslararası enerji şirketleri ile beraber çalışmalar yapılmasının yolu denenmeli ve bu şirketlerle diyalog artırılmalıdır.
Bu konuda gerçekten yapılması çok gereken çok şey var…