ABD, 1945 sonrası kurulmasına öncülük ettiği mevcut uluslararası kurum ve kuruluşlara ve koyduğu kurallara rağmen ekonomik güç dengesinin aleyhine değiştiğini görüyor.
ABD kendisi için tehdit olabilecek ülkelerin beraber anıldığı başta da enerji ve ticaret alanlarına müdahale ederek ve yaptırım uygulayarak yeni bir denklem kurma çabasını da hızlandırdığını görüyoruz.
YENİ ENERJİ DENKLEMİ
ABD hegemonyası için olmazsa olmaz konuların başında enerjigelmekte. ABD’nin petrol alanında kurulacak yeni denklemde kendisi sabit aktör diğer müttefikler ise değişiyor ve bu denklemde değişen aktörlere de kendisi karar veriyor.
Kurulacak yeni petrol-enerji denklemini bozacak potansiyeli olan, dünyanın en zengin petrol rezervlerine sahip Venezuela’nın başına gelen ve şu anda ekonomik ve siyasi olarak yaşadığı sıkıntılar malum.
Diğer yandan petrol rezervlerine sahip olan ülkeler içerisinde ilk dörtte yer alan ve dünya petrol transferinin yaklaşık yüzde 40’ının gerçekleştiği Hürmüz Boğazı’nın kontrolünü elinde tutan İran’ın devre dışı kalması için başlattığı yeni yaptırım dalgasının arkasında yeni kurulacak enerji denklemi olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçek.
Ayrıca ABD, kurulacak yeni enerji denkleminde yer alacak diğer aktörlerin ne kadar petrol ihraç edeceklerini de kendisi belirliyor.Bir de ABD’nin artık enerji ihracatçısı olmasını da eklersek enerji alanındaki üstünlüğünü kimse ile paylaşmayacağı da açık.
Tabii 100 yıl sonra kurulacak yeni doğalgaz denklemini de unutmamak lazım. ABD doğalgaz denklemini de dizayn ediyor.
Türkiye, doğalgaz kaynaklarına sahip olan ülkelerle bu kaynakları talep eden ülkeler arasında yer alan doğalgaz transferi konusunda stratejik konuma sahip bir ülke.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gerçekleştirdiği sondaj çalışmaları sonucu keşfedilecek kaynaklar sayesinde enerji kaynaklarının transferini sağlama ile beraber yeni kaynak sahibi olma konumunu da kavuşacağı öngörülmekte. Bir adım sonrasında da bu konumları sayesinde enerjide ticaret merkezi olma hedefi var.
Bu açıdan, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de başlattığı sondaj çalışmalarında en büyük itirazın ABD’den gelmesi hiç şaşırtıcı değil.
TİCARET SAVAŞI
ABD’nin bir diğer önemli hegemonya alanı dış ticaret. ABD ticaret açıklarının yarısını Çin’e karşı vermesi, Çin’in dünya ticaretinde aldığı payın artması ve bunun sağladığı imkanlarla dünyada en büyük GSYH’ye sahip olma motivasyonu ABD’yi endişelendiriyor.
Bu nedenle, DTÖ kurallarının ABD’nin aleyhine döndüğünde, Çin mallarının ithalatını azaltmak için uyguladığı gümrük vergisi artışlarının kapsamını da artırıyor.
En önemlisi de tarihi İpek Yolu’nun hayata geçirilmesi ile dünya ticaretini kaybetme riski ABD’yi daha da endişelendiriyor. Çin tarafından 2049’da tamamlanması planlanan İpek Yolu projesiyle Çin, Asya, Afrika ve Avrupa’yı birbirine bağlayan bir güzergahta, toplamda 65 ülkeye ihracat yapma fırsatını yakalayacak.
Bu da dünya GSYH’sinin dörtte birini temsil eden bir ticareti ifade ediyor.
İpek Yolu’nun Asya, Afrika ve Avrupa’yı birbirine bağlayacak olması, kara, deniz ve demir yolu ulaşımında entegrasyon sağlaması, küresel ticaret yollarının çeşitlendirilmesi, ulaşım sürelerini kısaltarak maliyetleri düşürmesi ve dünya ticaret dengesini tamamen değiştirmesi, Çin’in dünyanın en önemli ekonomik aktör olmasını da beraberinde getirecektir.
ABD’nin bu projeye baştan beri muhalif durması ve engel olmaya çalışması, Çin’in dünya ticaretine hakim olma arzusu ve dünyada en büyük GSYH’ye sahip olma isteğinden kaynaklanmaktadır.
Bu da ticaret ve enerji savaşlarının daha da kızışacağınınişaretidir.