24 Haziran seçimlerinden sonra hayata geçen yeni hükümet sistemi, beraberinde yeniden yapılandırmayı getirerek gerek mevcudun yeni sisteme entegrasyonunu gerekse daha işlevsel, sade ve modern yapıları ortaya çıkarmaya hazırlanıyor.
Kurumların yeniden yapılandırmaya alındığı bu süreçte söz konusu ekonomi kurumları olduğunda özellikle de finans piyasaları için yeni yol haritasına ihtiyacın olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu ihtiyaç hem Türkiye ekonomisi için bir zaruret olduğu gibi hem de artık eski bakış açısının ve anlayışının da değişmesi gerektiğinin göstergesidir. Bu noktada yeni hükümet sistemi ile birlikte yeni bir başarı hikayesi ortaya çıkmasının, Türkiye için en önemli beklenti olduğunun altını çizmek gerek.
Dolayısıyla artık ekonomi alanında özellikle finans piyasaları için yol haritasının daha doğrusu yeni bir başarı hikayesinin nasıl olması gerektiği konusunda daha yüksek bir beklenti bulunuyor.
YENİ DÖNEMDE EKONOMİDE BEKLENTİLER NELER?
Artık piyasalar, ekonomi aktörleri ve halk
belirsizlik görmek istemiyor.
Ekonomide oluşan ya da oluşturulan şoklardan atılacak adımlardan etkilenmek istemiyor.
Kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Türkiye ekonomisinin “not indirimi” ile terbiye edilmesini kabul etmiyor.
Enflasyon- faiz- kur döngüsünün ekonomiyi abluka altına almasını kabul etmiyor ve bunun tahakkümünü istemiyor. Hatta bunun bir tehdit haline gelmemesi için atılması gereken tüm adımların atılmasını istiyor.
Merkez Bankası’nın en kolay işinin faizi artırmak olduğu bir ekonomi sistemi ve finansal yapıyı istemiyor.
Bankaların yüksek faiz konusunda fırsat kollayarak karlarına kar katmalarını kabul etmiyor.
Tarım ülkesi olan Türkiye’de enflasyonun özellikle gıda ürünlerinden kaynaklandığı bir ekonomik yapı asla kabul edilmiyor.
Doğrudan yabancı yatırımlar konusunda büyük potansiyeli olan Türkiye’nin bu potansiyelini en verimli şekilde kullanmasını istiyor. Dışarıdan yatırım gelmesi için alışılmışın dışında yeni bir politikaya ve stratejiye ihtiyaç olduğu beklentisi var.
Ekonominin başta enerji olmak üzere artık dışarıya daha az bağımlı hale getirilmesi isteniyor.
Ekonomik büyümenin sürdürülebilir hale getirilmesi yani ekonomi büyürken cari açık ve diğer sorunlara neden olmayacak bir yapıya kavuşmak isteniyor.
Üretim yapan üreticilerin cezalandırılmadığı, yatırımcıların önlerinin açıldığı ve üretimin teşvik edildiği bir ekonomik sitemin öne çıkması bekleniyor.
Kalkınma ve refah seviyesinde artış sağlanması için her şehrin ekonomik potansiyelinin kullanılması dolayısıyla tüm şehirlerin ekonomik beklentilerinin teşvik ve desteklerle hayata geçirilmesi isteniyor.
Toplumda olumsuz bir algı olarak yer alan finans sistemini, toplum yararına olan ve sürdürülebilir bir finans sistemine dönüştürülmesi en büyük beklenti.
Dolayısıyla bundan sonraki süreçte, bunları gerçekleştirmek için yeni bir yol haritasına çok ama çok acil ihtiyaç olduğu aşikar.
PEKİ BU YOL HARİTASINDA NE OLMALIDIR?
Yeni dönemde ekonomi ile ilgili bakanlıklar üretim, finans ve ticaret olarak yeniden yapılandırılırken, ekonomin bu alanlarında atılacak adımlarla yeni sayfa açmanın tam zamanı.
Bir taraftan üretim artırılırken diğer taraftan finans alanında hem Türkiye’nin finans ihtiyacını karşılanması hem de uluslararası finans sisteminde Türkiye’nin daha cazip hale getirilmesi için IFM projesinin hayata geçirilmesinin ne kadar önemli olduğu açık. Ayrıca, yatırımlar için bekleneni vermeyen Varlık Fonu’nun yeniden ele alınması zorunlu.
Diğer yandan Türkiye’nin yabancı yatırım potansiyelini kullanması yani doğrudan yabancı yatırımcı çekmesi için teorik olarak sadece yatırım ortamını iyileştirmek yetmiyor. Bu konuda da yeni bir yol haritasına da ihtiyaç var.
Son olarak finans ihtiyacının azaltılması için bir taraftan ithal edilecek ürünlerin miktarının azaltılması diğer taraftan da ihracatın miktarının artırılması ve ihracatın niteliğinin yükseltilmesi gerekiyor. Bunun için Ar-Ge’de yeni bir sayfa açmanın tam zamanı.