Doğu Akdeniz’de Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY), Yunanistan ve uluslararası aktörlerin, yürüttüğü hidrokarbon keşif, sondaj ve transfer faaliyetleri, bölgede suların yeniden ısınmasına neden oluyor.
GKRY’nin Doğu Akdeniz’de tek başına ilan ettiği münhasır ekonomik bölgelerde hakkı olan Türkiye ve KKTC’nin, itirazlarda bulunarak bölgedeki etkin varlığını sürdürme arayışı içerisinde olması, önümüzdeki süreçte bölgede gerginliğin daha da artacağına işaret ediyor.
Çünkü Doğu Akdeniz’de Türkiye ve GKRY arasında çakışanbölgeler olduğu gibi GKRY ve KKTC arasında da kıta sahanlığı konusunda çakışan bölgeler var. Bu çakışmaya rağmen GKRY’nin bunları görmezden gelerek arama çalışmalarında ruhsatlandırma için uluslararası firmalarla anlaşma yapması bölgede daha da karmaşık bir durumu ortaya çıkarmaktadır.
Çünkü tartışmalı alanlarda çıkarılacak kaynaklardan elde edilecek gelirlerde hem Türkiye’nin hem de KKTC’nin hakkı var. Türkiye baştan beri Kıbrıs adasında bulunacak kaynaklar üzerinde her iki tarafın da eşit haklara sahip olduğunu savunuyor.
Ancak hem GKRY hem de GKRY tarafından sağlanan ruhsatlandırma ile bölgede ortak gibi davranan ve doğalgaz arayışında olan enerji şirketleri, Türkiye’yi dışlayan ve ihmal eden farklı davranışlar sergilemekte.
İşin ilginç tarafı da bu şirketlere sahip olan ülkeler zaten GKRY’yi tanıyan, Kıbrıs adasının tamamında GKRY’yi egemen gören ve dolayısıyla aldıkları lisansların uluslararası hukukta geçerliliği olduğuna inanan ABD, Fransa, İtalya ve Hollanda gibi ülkeler.
DOĞU AKDENİZ’DE İLGİLİ İLGİSİZ HERKES VAR
Geçen hafta Hollanda’ dan Shell, ABD’den Noble Enerji ve İsrailli Delek şirketlerinden oluşan konsorsiyumun KKTC-GKRY arasındaki tartışmalı bölge üzerinde yeni bir anlaşmayaptığı biliniyor.
Bu anlaşma ile yaklaşık 350 milyar metreküp doğalgaz rezervi olan Afrodit yatağının işletilme yolu açılarak, çıkarılacak doğalgazın boru hattıyla Mısır’a ve Mısır’dan da LNG olarak uluslararası piyasalara transferinin sağlanması planlanıyor. Bu bölge adına son derece kritik bir gelişme.
Aslında Kıbrıs adasında hidrokarbon kaynakları konusundaki meselenin Türkiye, KKTC ve GKRY arasında var olduğu düşünülse de bölge ülkelerinin yanında enerji şirketleri vasıtasıyla ilgili ilgisiz birçok ülkenin de bölgedeki meseleye dahil olduğu görülüyor.
Ayrıca Türkiye’nin bölgede kurulacak yeni denkleme dahil olmaması için yoğun çaba da harcıyorlar. Bir yandan çıkarılacak doğalgazın Mısır’a LNG yoluyla taşınması ve buradan da uluslararası piyasalara ulaşması arayışları devam ediyor. Diğer yandan İsrail, Yunanistan ve GKRY arasında Akdeniz’in altından Avrupa’ya gaz gönderecek East-Med adlı boru hattı projesi gündemde tutuluyor. Üstelik inşa edilmesi planlanan boru hattının teknik ve ekonomik olarak uygun olmadığıherkes tarafından bilindiği halde.
Daha önce de Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin ve Mısır’ın doğalgaz üretimi, tüketimi ve transferi konusunda Doğu Akdeniz Gaz Forumu adı altında bir araya gelerek Türkiye’yi ve KKTC’yi bu forumun içine almadıklarına ve bu noktada yoğun çaba harcadıklarına şahit olmuştuk.
DOĞU AKDENİZ OLDU BİTTİYE GETİRİLİR Mİ?
Peki Türkiye, Doğu Akdeniz’de oluşturulan oldu bitti durumunu kabul eder mi? Elbette hayır.
Doğu Akdeniz ile hiçbir ilgisi olmayan birçok ülke bu bölgede adeta paydaş gibi yer alırken, Türkiye’nin bir oldubittiye müsaade etmeyeceği ortada.
Aslında Doğu Akdeniz’de taraflar arasındaki çatışma ve işbirlikleri, bölgede kurulacak yeni ekonomik ve siyasi denklemin kiminle ve nasıl kurulacağının da işaretçisi.