Maruf bir tabirle pesimist düşünce biraz da yaratılış biçimidir.
Hayat bazılarına o kadar şanssız bir döngü içerisinde rastlar ki çevresindeki şeylere olumlu taraftan bakmak aklına bile gelmez. Bu durum yavaş yavaş beynini kemirmeye başlar. Önce sevdiğin ve sevmediğin bütün unsurlar sonra savunduğun fikirler ve bakış açın. Ama büyük bir dürüstlükle şunu söylemek istiyorum ki pesimist yaklaşımda olan insanlardan göreceğiniz faydalı ve ehemmiyetli yaklaşımları, özellikle toplumsal çerçeveden bakılıp irdelendiğinde, hiçbir yaklaşımdan ya da düşünce akımından göremezsiniz. Zira onları kötümser çerçeveden bakmaya zorlayan bizatihi toplumun kendisidir.
Toplumsal meseleler seyirlik değil; ömürlüktür. Ve her toplumsal gaye, edebiyatta tanrısal bakış açısı dediğimiz yerden bakıldığında, epik bir ironi olmaktan ileriye gitmiyor maalesef. Okuduğunuz romanları, dinlediğiniz türküleri, izlediğiniz tiyatroları düşünün. Çevrenizde karşılaştığınız magazinsel tasvirlerden bakış açısı dışında ne farkı var?
Dünya bir pist, insanlar ise rakkaseler. Kıyafetlerimiz, mimiklerimiz, yaşadıklarımız ve yaşattıklarımız rakkaselere verilmiş raks usulleri kılavuzundan çıkmış talimatlar.
Bazıları bütün bu acınası hallerden yorgun düşer, önemsememeye başlar. Kendi aşin noktası “farkındalığıdır” aslında ve ölümü de aşin noktasından olacaktır. Bazıları ise bedenindeki en zayıf ama münhasır noktanın farkındalığı olduğunu bilir ve acısını redakte eder. İç sesini bir felsefe sistemi yaratmak için değil; aktarmak, anlatmak için kullanır.
Dertler başa çıkmayı gerektirir, dertler içinde kaybolmaksa isyan etmeyi. Anlatmak ve aktarmak bunun için çok önemlidir. Bütün sanatkârlar, felsefeciler, bilim adamları, din adamları aynı dertten mustariptir. Çünkü onlar isyan etmeyi değil başa çıkmayı yeğlemişlerdir.
Zıt kuvvetlerin muhasalası kırlangıç kuşlarının sesini getirir. Gözünüzle gördükleriniz tıpkı Moupassant ve Schopenhaur’ın eserlerindeki gibi mekân, karakter ve olay etrafında şekillenirken zihniniz bunu tasvir eder.
Ahmet Hamdi’ye Huzur’u, İsmet Özel’e Partizan’ı yazdıran budur. Onları muteber kılan seçimlerinin kırlangıç seslerinden yana olmasıdır.
Biliyorum! Duyacağız kırlangıç seslerini. Ve yine biliyorum, özlediğiniz yarınları!