Ukrayna ile Rusya’nın tarihsel kökenliği, “Kiev Knezliği” ne dayanmaktadır. Ortak tarih ve kökene dayanan bu iki ülkenin bugün geldiği bu nokta aslında yeni bir şey değil. 1991 yılında SSCB’nin yıkılmasından sonra bağımsızlığını ilan eden, halkının bir kısmı Rusya yanlısı, büyük bir kısmı da Batı yanlısı olan Ukrayna Devletinin sürekli olarak Batılı ve Rusya yanlısı politikacılarının siyasal çatışmalarıyla geçen tarihinde çok kez hükümetler değişmiştir ve o günden beri birçok kez Rusya ile karşı karşıya gelmiştir.
Rusya, 2013 yılında AB Ortaklık Anlaşmasını imzalamayan Rusya yanlısı Ukrayna Devlet Başkanı Yanukoviç’e karşı yapılan protesto gösteriler sonunda Batılı Devletlerin desteğiyle iktidara gelen Batı yanlısı Ukrayna hükümetine gözdağı vermek için Kırımı ilhak etmiş, ardından Ukraynanın Rusya sınırında ki Rusya yanlılarının yoğun yaşadığı Donbass bölgesinde ki, Donetsk ve Lugansk şehirlerinde ki kanlı ayaklanmayı desteklemiştir. Bu olay sonunda Donetsk ve Lugansk bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Putin’in Ukrayna saldırısından kısa bir süre önce bağımsızlıklarını tanıdığı ülkeler bunlar oluyor.
Hafızamızı tazelemek ve olaylara şöyle bir bakmak için bu bilgileri paylaşmak istedim. Bugün gelinen noktada savaşa sebep olan asıl unsurun karşılıklı restleşmekten daha ziyade geçmişi olan bir süreç olduğunu bilmemiz gerekiyor. Kinciliği ile nam salmış bir Rus siyaset anlayışı tarih boyu hep var olmuştur. Bir de Putin gibi Rusya’nın çıkarlarından taviz vermeyen, deneyimli, kinci, zeki ve kurnaz bir liderin varlığı da bu olayı biraz daha zorlaştırmıştır.
Rusya, bir zamanlar aynı ülke sınırları dahilinde oldukları, SSCB döneminde ülkenin en büyük deniz filosu ve binlerce nükleer başlıklarının olduğu ülke olan Ukrayna’nın, Avrupa ve ABD’ye yakınlaşmasına hiçbir zaman sıcak bakmadı. Nedeni de yüzölçümü olarak çok büyük olan ve toprakları Avrupa kıtasında yer alan Ukrayna’nın NATO üyesi olursa kendi güvenliğinin tehdit altında kalacağına inanmasıdır. Benzer olaylar geçmiş yıllarda ABD tarafından Küba ile yaşanmıştı.
Gerek stratejik konumu, gerekse siyasal olarak sürekli Batı yanlısı duran Ukrayna bir nevi Rusya ile Avrupa arasında sıkışıp kalmış tampon bir ülkedir ve Rusya kendi sınırlarında NATO adı altında dolaylı yollarla ABD ile komşu olmak istememektedir. SSCB’ye karşı kurulan NATO’nun, Rusya sınırında olması demek Rusya için güvenlik zafiyetini de beraberinde getirecektir. İkinci olarak, NATO üyesi bir Ukrayna Kırım'ı Rusyadan geri almak konusunda daha destekli olacaktır. İşte Rusyanın Ukraynaya müdahalesi tam bu noktada başladı.
İki ülke arasında yıllardır süren bu gerginliğin savaşa sürüklenmemesi adına birçok devletin arabulucu diplomasi trafiğine rağmen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin karşılıklı restleşmelerinin bedelini Ukrayna halkına kan ve ölüm ile taçlandırdı.
Volodimir Zelenski, aktörlük yaparken halkın sevgisini almış ve siyasete şans eseri dâhil olmuş bir isimdir. Deyim yerindeyse Devlet Başkanlığı ve siyasette deneyimsizdir. KGB kökenli bir subay olan Vladimir Putin gibi her anlamla deneyimli, Rusya’yı yıllar sonra ayağa kaldırmış ve tekrar süper güç haline getirmiş bir devlet adamı karşısında hamle yaparken, içine çekildiği savaşta bu kadar yalnız bırakılacağını eminim düşünmemiştir. NATO’ya üye olmak konusunda taviz vermeyen ve ABD’nin destekleyici sözlerine güvenen Zelenski ne yazık ki Rusya karşısında kendisini bir anda yapayalnız buldu. Bunu sitem olarak sık sık tekrarlayan Zelenski’nin yalnızlığı aslında beklenen bir sondu. Çünkü henüz NATO ülkesi olmadığı için, olası Rusya işgalinde NATO’nun herhangi bir askeri yardımı olmayacağı çok netti. 1952 yılından beri NATO ülkesi olan Türkiye bile Rusya ile gerginlik yaşadığı dönem, NATO desteğini alamamıştı. ABD’nin de bu noktada Rusya ile karşı karşıya gelmek istemeyeceği bilinen bir durumdu.
İçinizde birileri çıkıp, “Kime ne kardeşim, adam istediği tarafı seçer ve orada yer alır.” diyecektir. Normal şartlarda çok haklı bir düşüncedir bu. Fakat, eğer ki Rusya gibi bir ülkeyle tarihsel ve sınır bağlarınız varsa, bir şey yaparken birkaç kere düşünmekte fayda vardır. Batılı Devletlere güvenen Zelenski’nin inadı, Rusya’nın çıkarları için kan dökmekten çekinmeyecek Putin’in inadıyla çarpışınca sonuç; kan, ölüm ve gözyaşı oldu.
Bu savaş, yayılmacı ve sömürgeci dış siyasetini, “Böl, parçala, yönet.” olarak şekillendiren, Ukrayna’ya silahları satan ABD’nin işine yaramıştır. Ukrayna-Rusya savaşının çok uzun sürmeyeceği de başından belliydi. Bu yazıyı yazdığım saatlerde Rus Ordusu Kiev’e giriyor. Büyük ihtimalle Zelenski, Putinin müzakere çağırılarına cevap verecektir. Putin liderliğinde ki Rusya, bu savaş sonunda gücüne güç katacak ve Ukrayna’nın yönetimini Rusya çizgisinde şekillendirecektir.
Son olarak, Rusya’ya yaptırımlar yapıldığında perişan olacağını düşünenler yanılacak. Putin, ülkesine yapılacağı söylenen yaptırımları önceden hesap etmiştir. Bunun karşısında, “Doğalgaz” silahını çok iyi kullanacaktır. Zaten bu yaptırımlar da çok uzun sürmeyecektir. En büyük gerçek şu ki, olan en çok her anlamda Ukrayna halkına olacaktır.
Ne acıdır ki Zelenski, Rusya'ya karşı saf tuttuğu emperyalist ülkelere güvenmenin, acemiliğinin ve Rusya’nın yakın tarihte Gürcistan ve Ermenistan örneklerini göz ardı eden stratejik hatalarının bedelini ülkesine ağır ödetiyor. Liderlerin ve güçlerin savaşında, “Filler tepişir, çimenler ezilir” sözü de tam da bu noktada; nerede ezilen, sömürülen bir halk varsa mutlaka kendini yaşamakla meşhur olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Bilgiyle kalın...