Yeni dönemde ekonomi gündeminin öne çıkan konularının başında enflasyon, kur ve yüksek faizler geliyor. Birçok makroekonomik gösterge ile bağlantılı olan bu “üçlü” ile mücadele bu süreçte yine en fazla beklentinin oluştuğu alan olarak karşımıza çıkıyor.
Enflasyonun vatandaş açısından, döviz kurunun reel sektör açısından, yüksek faizlerin ise yatırımlar ve ekonomik büyüme açısından önemine dikkat çekildiğinde bu üçlünün geniş bir kitleyi etki alanına aldığı anlaşılıyor.
Şimdi bu üçlüye kısaca bir bakalım.
ENFLASYON
Son yıllarda kontrol altına alınan enflasyonun, başta gelişmiş ülke para politikaları, enerji fiyatlarındaki artış, ithalat ve gıda fiyatlarında meydana gelen yükselme ile tekrar artış trendine girdiği görülmekte.
Enflasyonun artış trendi içerisinde olması, Merkez Bankası’nın da enflasyon beklentilerini değiştirmesine yol açtı. Merkez Bankası, 2018 yılı için enflasyon beklentisini yüzde 8,4’den yüzde 13,4’e yükseltti.
Yeni dönemde, başta kur ve yüksek faizin ekonomiyi baskı altına almaması için enflasyon ile mücadele en öncellikli alanların başında gelmelidir. Bu da yapısal anlamda birçok adımın atılmasını zorunlu kılıyor.
DÖVİZ KURU
Döviz kuru bir taraftan enflasyondaki artışa bağlı olarak hareketlendiği gibi diğer taraftan başta kredi derecelendirme kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından oluşturulan algı ile ülkeye uluslarasın sermaye girişinin azalmasından da etkileniyor.
Döviz kurundaki artışın her ne kadar bizim gibi ülkelerde ihracatı artırıcı etkisi konusunda farklı değerlendirmeler olsa da cari açığı olan Türkiye gibi ülkelerde ithalatı azaltıcı ve dış finansman ihtiyacını azaltıcı etki yaptığı da görülmektedir.
En son açıklanan Haziran 2018 dönemine ait dış ticaret verilerinde hem ithalatın azalması hem de ihracatın ithalatı karşılama oranının yükselmesi bunun açık göstergesi. Dış ticaret açığında 2017 yılının aynı ayına göre yüzde 9,1’lik bir azalış gözlemlendi. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise 2017 Haziran ayında % 68,5 iken, 2018 Haziran ayında %70,2’ye yükseldi.
Ayrıca, döviz kurunda hareketliliğin azalması için yurtdışından sermaye girişinin hızlanması en önemli husus.
YÜKSEK FAİZ
Tabi bu üçlü arasında sonuncuyu da yüksek faizler oluşturuyor. Hem yatırım hem de ekonomik büyümenin önündeki en büyük engel ve hatta tehdit olarak da nitelendirilen yüksek faizlerden Türkiye’nin artık kurtulması gerekiyor.
Üretim için gerekli sermayenin yüksek faiz nedeniyle pahalanması, tüketilen birçok malın fiyatının yükselmesine dolayısıyla yüksek faiz- enflasyon ve kur döngüsünün tekrar dirilmesine neden oluyor.
Bu açıdan faiz artışları piyasa için özellikle de kur hareketliliğinin azaltılması için kısa vadede çözümmüş gibi dursa da uzun vadede ekonomik aktivitede pek de olumlu sonuçlar doğurmadığını gözlemleyebiliyoruz.
100 GÜNLÜK PROGRAM
Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 100 günlük icraat programının detayları açıklanacak. Tüm bakanlıkların hazırlayacağı bu programda son derece önemli konuların ve icraatların ayrıntılarının yer alması bekleniyor.
Yeni dönemde ekonomi ile ilgili olarak başta enflasyonla mücadele, döviz kurunda hareketliliğinin azaltılması ve en önemlisi de faizlerin ekonomik büyüme üzerinde oluşturduğu baskının ve tehditlerin azaltılması için yapılacaklar listesi piyasaya çok önemli bir mesaj olacaktır.
Açıkçası piyasada bu beklentinin çok yüksek olduğu da bilinen bir şey.
Türkiye ekonomisi istikrarlı, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme sağlayan hedeflerine ulaşmada, yeni yol haritasının sağlayacağı öngörülebilirlikle daha emin adımlarla ilerleyecektir.