Dünya nüfusunun yüzde 42’sini, küresel ekonominin ise yüzde 25’inden fazlasını bünyesinde barındıran ve dünyanın beş büyük gelişmekte olan ülkesini bir araya getiren BRICS, 10. Zirvesini Güney Afrika’da gerçekleştiriyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı Zirve’nin gündem maddelerini küresel ekonomi, ticaret, yatırımlar ve finansal iş birliği oluşturuyor.
BRICS grubu adını üye ülkeleri olan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ülkelerinin İngilizce baş harflerinden almaktadır. BRICS grubuna dair ilk gelişmeler, 2001 yılında Goldman Sachs tarafından Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ekonomileri için büyüme beklentileri üzerine hazırlanan bir raporda ortaya çıkmıştır.
Sonrasında bu dört ülke arasında yürütülen iş birliği ve koordinasyon neticesinde 2006 yılında BRIC grubu kurulmuş, 2009 yılında ise ilk kez devlet ve hükümet başkanları düzeyindeki Zirve düzenlenmiştir. 2011 yılında Güney Afrika’nın da dahil edilmesiyle grup, BRICS ismini almıştır.
Aynı zamanda birer G20 ülkesi olan BRICS ülkeleri, dünyada ekonomik ve siyasi gücün batıdan doğuya doğru kaydığı günümüz konjonktüründe oldukça önemli bir oluşum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu yapı hem üye ülkelerin karşılıklı diyaloğu ile küresel ekonomide yeni bir düzen oluşturma amacı taşırken hem de gelişmekte olan ülkeleri yörüngesi içine alarak her geçen gün dünya üzerindeki etki alanını artırmaktadır. Bugün BRICS grubu, diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte, küresel ekonomiye ivme kazandıran son derece önemli bir yapıyı oluşturuyor.
BRICS’İN POTANSİYELİ
BRICS zirvesinin gündemi meşgul ettiği bugünlerde yapıyı oluşturan ülkelere ve onların mevcut ekonomik görünümlerine bakmakta fayda var. Yükselen piyasa ekonomileri olarak da bilinen BRICS ülkeleri sahip oldukları farklı özellikler nedeniyle son yıllarda yabancı yatırımcıların ajandalarında yer almakta.
Hızlı artan nüfusları, doğal kaynak zengini olmaları, artan gelir ve buna bağlı olarak güçlü bir iç tüketimin olması bu ülkeleri bir araya getiren ortak özellikler arasında. Özellikle enerji kaynakları, ticaret, ipek yolu projesi ve gıda üretiminde büyük potansiyele sahip olan bu ülkeler kurulan bu işbirliğini derinleştirip genişletme çabasındalar.
2014’te BRICS Kalkınma Bankası’nın kurulması hem BRICS grubunun kurduğu ilk birim olma özelliği hem de BRICS’in sadece ekonomi alanında değil siyasi alanda da nüfuzunu güçlendirme niyetinde olduğunun bir göstergesi olarak yorumlandı.
Ekonomik işbirliğinin ötesine geçmeye çalışan BRICS grubu “Yeni Kalkınma Bankası” adı ile kurulan bankaya sadece BRICS üye ülkelerini değil diğer gelişmekte olan ülkelere de kapısı açık. Bu yapı ile “Yeni Kalkınma Bankası” IMF ve Dünya Bankası’nın küresel ekonomide oynadığı role alternatif getirebilecek güçte ve nitelikte.
FED’in faiz artış kararlarına karşısında hızlı reaksiyon gösteren BRICS ülkeleri, kriz zamanlarında ülke ekonomilerine destek olmak amacıyla 100 milyar dolarlık bir döviz rezervleri havuzu da oluşturdu. Sağlanan imkanlar ile ülkelerin mali istikrarının sürekliliği ve küresel kriz zamanlarında ekonomileri canlı tutma görevi de üstlenmektedir.
BRICS’İN GELECEĞİ
Son zamanlarda ABD’nin küresel ekonomide takındığı korumacı tavırlar ve tek taraflılık eğilimi, ticaret savaşları söylemi ile birlikte küresel ticaret anlayışına olumsuz bir bakış açısı getirmiş durumda. Bu durum küresel ticareti öngörülebilirlik ve güven riskiyle karşı karşıya bırakırken bu zorlukların belli fırsatları doğurma ihtimali de bulunuyor.
Dolayısıyla bu konjonktürde dünya ticaretinin en fazla ihtiyaç duyduğu güven olgusunu arttırmak ve fırsatları değerlendirmek açısından BRICS Zirvesi’nin son derece önemli olduğunun altını çizmek gerek.
Bakalım, bu zirvede BRICS ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeler adına yeni bir yol haritası çizilecek mi? Mevcut uluslararası kurum ve kuruluşlara alternatifler sunabilecekler mi?