AK Parti’nin 16. yılı kutlanırken geçen yıllar içerisinde Türkiye’nin 2000’li yıllardaki resmini de görmüş oluyoruz. Bu resmin başarılı olmasında ise ekonomik performansın etkisi büyük. Yani, AK Parti’nin geride bıraktığı 16 yılda yaşananlar, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin de profilini oluşturuyor.
Peki neler oldu bu 16 yıllık dönemde?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: AK Parti, 1990’lı yıllardaki istikrarsızlığın son raddesine gelip patlama yaptığı 2001 ekonomik krizi sonrasında halka yeni bir söylemle giden tek partiydi. Dinamizmi, yenilikçiliği, reformist tutumu AK Parti’yi hem 2002’de iktidara taşıdı hem de 15 yıl boyunca sürekli yenilenmeden ve değişimden kaçınmayarak iktidarda kalmasını sağladı.
Öyle ki, AK Parti’nin başarısı Türkiye ekonomisindeki başarıyla aynı anlama geldi. Bu başarının en önemli göstergesi ise ekonomik büyüme oldu. Verilere baktığımızda ekonomik büyümede gösterilen performansın aynı zamanda siyasi iktidara duyulan güveni arttırdığını söyleyebiliriz.
2002-2016 döneminde Türkiye ekonomisi yüzde 5,6 büyüdü, 2010-2016 dönemindeki büyüme ise yüzde 6,7. Bu iki zaman aralığında yaşananları hızlıca hatırladığımızda, siyasi gündemi bu denli yoğun olan, birçok darbe girişimine hedef olan bir ülkenin yüzde 5’in üzerinde büyümesi, bir başarı hikâyesidir.
Bugüne geldiğimizde ise, AK Parti’nin başarısının Türkiye ekonomisinin başarısı olduğu bir kez daha görülüyor. 2017 yılı ilk çeyrek büyüme oranı yüzde 5. Yalnızca 1 yıl önce Türkiye tüm geleceğini karartabilecek bir tehlikeyi bertaraf etmişken, ekonomik olarak büyümeye de devam ediyor.
KORUMA MEKANİZMALARININ OLUMLU ETKİSİ
AK Parti döneminde üretimin aksamaması yani milli gelirin artması, makro ekonomik göstergelerde iyileşme ve ekonomi için büyük hedeflerin konulması; risk alanlarında ve tehlike bulunan zamanlarda yapılan kritik müdahalelerle doğrudan ilgili.
2008 küresel ekonomik krizi süresince krizin derinleşmemesi için yapılanlar, AB ülkelerinin kriz karşısında zor yıllar geçirirken Türkiye ekonomisinde sorun oluşmasını engelledi. Üstelik, ekonomik büyümenin en önemli kaynaklarından ihracatta ilk sırada yer alan partnerin AB ülkeleri olmasına rağmen.
Bunun yanı sıra, kritik müdahaleler kadar müdahale etmesi için dayatılan konularda kendi ajandasını uygulamasının da, ekonomik istikrarın korunmasındaki etkisi büyük. Hatırlarsak, 2013 yılı Mayıs ayında IMF’ye olan borcumuzun son taksitini ödedikten sonra yeni bir kredi anlaşması için yoğun bir ısrar vardı.
Tüm bu ısrarlara karşı duran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o tarihten sonra hedefe konulması şaşırtıcı olmasa gerek.
15 Temmuz sonrasında atılan adımlar ve verilen destekler yerinde müdahalelerin örneği. Kredi Garanti Fonu ise, finansman ihtiyacı içinde bulunan yatırımcı ve girişimcilerin imdadına yetişti.
Bunun yanı sıra, kamu maliyesindeki güçlü duruş, bankacılık sisteminin düzenlenmesi, siyasi istikrarın ekonomik istikrarı desteklemesi, ülkenin yatırımcılar açısından güvenilir olması gibi faktörler, ekonomide güçlü koruma mekanizmalarıoluşturdu.
2023 TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YENİLENMİŞ YAKLAŞIM
Tüm bu geçmiş dönem hatırlaması, yeni dönemde ne yapılacağına dair çizilecek yol haritasında yol gösterici bir rehber aslında.
AK Parti Ekonomi İşlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz’ın dün ekonomi muhabirleriyle gerçekleştirdiği toplantıda, hem 15 yıllık başarı hikâyesi konuşuldu hem de yeni dönemdeki başarı hikâyesinin kodlarının neler olacağı.
Önümüzde, bölgesel olduğu kadar küresel düzeyde de siyasi meselelerin zorlaşacağı bir dönem var. Bu dönemde, Türkiye ekonomisinin hedeflerine ulaşabilmesi için, 15 yılda yakalanan makro düzeydeki başarının mikro düzeye de yansıması gerekiyor. Yani, ekonomik büyümeye mikro alanda yapılacaklarla odaklanmanın zamanı.
Mikro düzeydeki ekonomik iyileşme, ülkenin ekonomik büyüme oranlarını beklenenden hızlı ve yüksek düzeyde arttıracaktır. Bu yüzden, ekonominin en önemli aktörleri olan KOBİ’lerin sorunlarına çözümler geliştirilmeli, KOBİ’ler için alternatif finansman kaynakları sağlanmalı ve şehir bazlı hedeflemeler yapılarak yerel potansiyel harekete geçirilmelidir.
En önemlisi de ekonomik büyüme oranının yanı sıra kapsayıcı ekonomik büyümeye öncelik verilmeli.
Çünkü, ekonomik büyüme oranının, yani milli gelirin ne kadar arttığı kadar bu büyümenin vatandaşa nasıl yansıdığı da önemli. Siyasetin vazgeçilmez aracı olan “halkın taleplerini karşılamak ve halka dokunmak”, yeni dönemde ekonomik başarının anahtarı olmalı.